"Bilim, bir an bile asla dinlenmeyen, sürekli değişen bir şelalenin dökülen sayısız damlaları gibidir; sanat bu azılı selin üzerinde sessizce dinlenen gökkuşağı gibidir."
Dünya, anlamsız bir yerdir ancak anlam kazandığı zaman dünya yaşanmaya değerdir. Bunu söylerken Schopenhauer, sanatı teklif etmektedir.
Reklam
Yaşam İstencinin Reddi
Parayla, güçle, bilgiyle "biri" olma çabası insanın varoluşun olağanüstülüğünü anlamadığına işarettir. Oysa bilme, istemenin kölesi olmaktan çıktığında, o kişi "hiçbir şey" olacaktır. İstemenin yarattığı "bir şey" veya "biri" değildir o. İstemenin kelepçelerinden kurtulan insan, hem varlık mucizesinin ta kendisidir hem de varlığın mucizesinin huzurundadır.
Hepimizin hayatlarını filme benzetebiliriz. Bütün bu filmlerin 'spoiler'ı (sürpriz bozan bilgi) ise hepimizin ölecek olmasıdır.
Varlığa dair şuur geliştikçe, istemenin zincirleri de gevşer. Yani, bilme, istemenin emrinden kurtulmaya başlar. Başka bir ifadeyle kişi dünyayı anlamaya başladıkça, dünyaya kazık çakacakmış gibi yaşama hâli dönüşür, peşinden koştuğu, kendisine güvenlik ve güç sağlayacağına inandığı her şey buhar olup uçmaya başlar.
"Can sıkıntısı, hayatın boşluğu hissinden başka bir şey değildir."
Arthur SchopenhauerKitabı okudu
Reklam
... insanın iyilik ve kötülük anlayışı yüreğinde yer almaktadır.
Point de Bonheur sans Liberte (Özgürlük yoksa mutluluk olmaz.)
Sadece sanat nüfuz eder... Bu dünyanın gerçeklerini görmeye...
... sahip olmadığım şeyi istemek acı çekmek demektir.
Reklam
Hayat, "acı ve sıkıntı arasında ileri geri sallanan bir sarkaç gibidir ve gerçekte bu ikisi nihai bileşenlerdir."
Ölümü neden bir kurtuluş olarak görmeliyiz?
Hayat... oynamak zorunda olmadığımız bir oyundur.
Resim