Doyurucu bir hayat sürdürmek için gerekli olan sadece güçlü bir ekonomi değildir, aynı zamanda güçlü bir akıldır ve hatta demokratik değerlere yönelen tehditlere karşı bir savunma yapmaktır.
Modernliğin sağladığı teknolojik imkanlar bir yandan hayatı kolaylaştırırken diğer yandan da makineleri hayatımızın içine dahil ederek insani değerleri zedelemektedir.
Zaman, referans çerçevelerinin ayrı ayrı hızlarına bağlı olarak her gözlemci için farklı hızla akmaktadır. Zaman maddesel evrenin nesnel bir özelliği olamaz.
Bizler, yaşatanız. Bizler, hayatı kolaylaştıran, düzenleyen, yardım eden ve kuranlarız. Ve yine bizler, öldüreniz. Bizler, hayatı -ötekiler için' - zorlaştıran, engelleyen ve yıkanlarız.
Her nasılsa türümüzün sesle haberleşmeye başladığı ilk dönemlerde bazı sesler kelime olarak standartlaşmıştır. Zamanla kullanılır hale gelen ve anlam kazanan bu sesler giderek yayıldı. Nihayet, kelimeler beynimizde olup bitenleri dışarıya aktarmak için kullanabileceğimiz birer araç haline geldi ve böylece kelimeler tam bir bilinç içinde kendilerine yer edindi.
İnsan birlikteliklerine, toplumlara şöyle bir bakıldığında hemen her toplumda iç ve dış mücadeleler, cinayetler, savaşlar ve katliamlarla dolu tarih sayfalarını görebiliriz.
Bilinç, bilinçaltının dehlizlerinde yittiği için, asla ona sahip olamaz, bilinç nehirse, bilinçaltı okyanustur, bilinç buz dağının suyun üstünde görülen kısmıdır ve asıl kütlesi suyun altındadır.
Bilinçaltının bilince oranla etki alanı ve içeriği bilinçten büyüktür. Bilinç, bilinçaltının varsıllığından yoksundur, varlığından yeterince yararlanamaz.