Şeytan, gizli bilgi ağacının yasak meyvesini yemesi için Adem’i ikna etti. O da aslında doğası kötü olduğundan değil ancak yaratılış olarak “aceleci” olduğundan bilime kısa yoldan varma isteğinden dolayı meyveyi yedi. Onun bu aceleci doğasını düzeltmenin tek yolu, onu güçlüklerle dolu olsa da zihni güçlerini geliştirebileceği daha uygun bir ortama koymaktı. Nitekim Adem’in güçlüklerle dolu fiziki bir ortama konulması ceza olsun diye değildi, aksine insanın düşmanı olan Şeytan’ın kurnazlıkla Adem’i daimi bir büyüme ve genişleyip artma zevkinden mahrum bırakma amacını boşa çıkarmaktı.
Değerli 1K Okurları! Yaklaşık 1 ay önce bir etkinlik düzenlemiştik; İslam Düşüncesi Üzerine Kitap İncelemelerİ. Bu bağlamda İnceleme yapan arkadaşların iletilerini ayrı zaman dilimlerinde paylaştım. Şu an hepsini bir araya getirdim ve sizlerle paylaşmak istiyorum tekrardan:))) Öncelikle; İnceleme zahmetinde bulunup da değerli vakitlerini
Reklam
176 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
İNSAN DOĞASI ÜZERİNE KURAMLAR 1-PLATON , bilindiği üzere Sokrates'in öğrencisidir. Platonun dörtlü kuramına göre insan ruhunun üç ögesi bulunur; AKIL-TİN-İŞTAH. İnsan için ideal olan bu üç öge arasında aklın denetiminde kurulan uyumdur.Platon bu uyuma adalet demiştir. Bu üç öğeden hangisinin baskın olacağına göre farklı insan karakterleri
Yedi İnsan Doğası Kuramı
Yedi İnsan Doğası KuramıLeslie Stevenson · Say Yayınları · 20059 okunma
insanın doğası ve toplumsal düzen
...Aristoteles'e göre, toplumun kökeni insanın doğasında yatıyordu: insanlık, doğası gereği, toplumsal ve politik özellikler taşıyordu; bundan dolayı da topluluklar halinde, başkalarıyla birlikte yaşamaya yazgı­lıydı. Toplumsal yapıyı, işlev ve toplumsal zenginlik temelinde ayrılmış olan toplumsal gruplar (yiyecek üreticileri, savaşçılar, tüccarlar; zenginler, yoksullar, orta sınıf) oluşturuyordu. Aris­toteles'in Politika'sı, insan toplumunun doğasına ilişkin sos­yolojik içgörülerle doludur ve yönetim gibi toplumsal fenomen­leri, ideal tipler (tiranlık, oligarşi, demokrasi) şeklinde analiz edip sınıflandırmaya yönelik ilk sistematik girişimlerden biri­sidir...
Sayfa 22
Arthur Schopenhauer ile Öğrenme Etkinliği
Arthur Schopenhauer amcacım, büyük adamdır! Eğitmenliği, düşünceleri, keşifleri, öngörüleri, zevkleri, hatta yerine göre yergileri bile EfsanE olan bir insan. Karanlıkta kalmış düşüncelerimizi aydınlatmak, var olduğunu bile bilmediğimiz konulardaki boş düşüncelerimizi doldurmak, kulaktan doğma bilgilerle temelleştirdiğimiz düşüncelerimizi yıkmak,
insanın doğası ve toplumsal düzen
Aristoteles'e göre toplumun kökeni insanın doğasında yatıyordu: insanlık, doğası gereği, toplumsal ve politik özellikler taşıyordu;bundan dolayıda topluluklar halinde, başkalarıyla yaşamaya yazgılıydı
Reklam
Sevgi Çalışması, niyetin doğası hakkında bazı önemli önermeler ortaya çıkardı. Yönlendirilmiş düşüncenin gönderilmesi ortaya dokunulabilir enerjinin çıkmasına neden oluyor gibiydi; Radin’in göndericileri ne zaman bir şifa enerjisi gönderse, sanki hafif bir elektrik şoku verilmiş gibi, alıcının bedeninde bazı süptil unsurlar aktive oluyordu. Alıcının bedeni şifa sinyalini hissetmiş ya da duymuş gibi sanki bir tür farkındalık aktive oluyordu.
İnsan doğası gereği acıdan kaçar dış dünyada bu böyledir ancak iç dünyamızda bu benzer özellik göstermez ne yazık ki. Akla gelen düşüncelerden kaçmak sobaya odun atmak gibi birşey ne kadar kaçarsan o kadar alevlenir ateş, bırak gelsin kapıyi çalsın açılmadığı zaman o kapı çeker gider zaten korkmak istenmeyen düşünceleri alevlendiren diğer bir madde belki de düşüncenin takıntı haline gelmesinin nedeni, korkutucu olmadan üzerine gitmek gerek düşüncelerin.
318 syf.
9/10 puan verdi
Bu kitap ne Pekin ne de sonbaharla ilgili. Gerçek ve konuşulan dil arasında uçurum var mı? Konuşurken kullandığımız kelimelerin bir çoğunu gerçek anlamı dışında kullandığımızı hiç fark ettik mi? Aslında fark etmiyoruz bunu bazen deyim diyoruz bazen kültür. Ama kelimelerle gerçekler arasında uçurum var. Birbirini bazen kapsıyor çoğu zamansa bir
Pekin'de Sonbahar
Pekin'de SonbaharBoris Vian · Can Yayınları · 1994118 okunma
Hakikat üzerine fikri olmayanların Hak üzerine konuşmaları olanaklı değildir. Hak, zâttır; hakikat sıfat; her zât, sıfattan -ki tecellisidir- hareketle idrak edilir. Eskiler “Hakikatli adam” derlerdi. İşte Hakikatli düşünce olmadan Hak-lı düşünce olamaz. Bu nedenle, mevcudu/doğası olmayan bir düşüncenin vucudu/makulu da masalımsıdır. Hep söylüyorum, suğraları olmayan bir düşüncenin kubraları sislidir; pusludur.
Reklam
“Ev ayrı, âdet ayrı” sözünü söylediğimizde ahlaki görcciliğe inandığımızı dile getirmiş oluyoruz. Benzer biçimde, “Peki, tamam, sen böyle düşünüyorsun, ama ben farklı düşünüyorum” dediğimizde de, ortaya yine göreci bir teori atmış oluyoruz; yalnız bu kez konusu bilgi. Her iki durumda da, düşüncenin sonucunun kişiye, yere ve/veya zamana göre olduğunu varsaymış oluyoruz. Yani iyi veya doğru kavramlarının doğası bağlama veya kişiye bağlı oluyor, tarafsız ve nesnel değil, dolayısıyla bilimsel ya da mantıksal olarak da türetilebilir değil.
Resim