"Yavaş yavaş unutacaksın, unutacaksın... Bir gün yeniden düşündüğünde, yaşanan her şey öylesine uzaklarda olacak ki artık acı çekmeyeceksin."
José Mauro de Vasconcelos
“Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şeyi engellemiyormuş gibi görünür; bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar. Ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam: Bu köprüyü geçip bana gelir misin? İşte o anda artık bunu istemeyiverirsin; sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın. O andan itibaren aramıza dağlar ve azgın Nehirler girer; bizi ayıran ve birbirimize yabancılaşan duvarlar örülüverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız. Ama o küçücük köprüyü düşündüğünde, sözcüklere sığmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın.”
Aylar sonra Sarah yeniden bugünü düşündüğünde aklına ilk gelen bu görüntü olacaktı, doktorun kendisine kanser olduğunu söyleyen kaşları. Elbette o kelimeyi telaffuz etmemişti, zaten kimse etmiyordu. Bütün o dolambaçlı cümlelerinden, tıbbi jargonlardan bunu sizin tahmin etmeniz gerekiyordu. Sanki bir küfürmüş, bir tabuymuş gibi. Hatta bir lanetmiş gibi...