“Onlar ka-tet’ti.Çok şeyden oluşan bir tek.”
Şu ana kadar seri içinde en sevdiğim kitabı bu oldu.Çünkü bu kitabında Roland’ın çoçukluğunda yaşadığı bir hikayeyi okuyoruz.Çok güzeldi.Bir o kadar da hüzünlü..Gözlerimin dolduğu sahneler oldu.Aşk,dostluk,intikam ve aksiyonun iç içe geçtiği bir kitaptı.Ve yazarın bunu dolu dolu yazmış olması..Hiç bitmesin istedim.
Büyücü ve Cam Küre de olaylar kaldığı yerden devam ediyor.Üçüncü kitap aşırı heyecanlı bir yerde bitmişti.(Peki yazarın bu kitabı 26 yılda yazması?Seriyi daha ilk çıktığı zamanlarda keşfedip okuyan insanları düşünemiyorum bile.İnsan çıldırır meraktan.) O heyecanlı yeri atlattıktan sonra Roland dostlarına geçmişinin bir bölümünü anlatmaya başlıyor.Bu kısım zaten kitabın en büyük yerini kaplıyor ve okurken o hikayeden kopmak istemiyorsunuz.İsimlerini sıkça okuduğumuz Cuthbert ve Alain ile Roland’ın bi kasabaya gelmeleri ve orada başlarına gelen olayları okuyorsunuz.Ve Roland’ın ilk aşkı Susan’ı.Sonunun ne kadar mutsuz biteceğini bilsem de bu kadarını beklemiyordum.Böyle hüzünlü bir son..Kalbim hala kırık.Hikayede yine bazı kehanetler ortaya çıktı ve şu anla bağlantılı bazı şeyler var.Ayrıca yine evren ve kule hakkında yeni bilgiler edindim.Hikaye git gide büyüyor ve o kadar detayı akılda tutmaya çalışmak yorucu olsa da okuması çok keyifli.Hiç ara vermeden diğer kitaba geçeceğim.
“Uzun günler ve tatlı geceler sizinle olsun.”
Roland Deschain
Zihin kadar, geliştirilmediği takdirde daha büyük zarar getirecek başka hiçbir şey düşünemiyorum.
Zihin kadar, geliştirildiği takdirde daha büyük yarar getirecek başka hiçbir şey düşünemiyorum.
Buddha
Acaba senin de bilinçaltın var mıydı babacığım? Bana öyle geliyor ki sizin zamanınız da böyle şeyler îcâd edilmemişti. Sanki Osmanlılar’ın böyle huyları yoktu gibi geliyor bana. Senin fesli ve redingotlu resimlerini gözümün önüne getiriyorum da, bu görüntüyle ‘varoluşçu bir bunalımı’ yan yana düşünemiyorum doğrusu.
💬Hz. Fatıma (r.a) anamız sen ki kapının biri çaldığında
"Kim o"
demeye bile haya ederdin. ..
Şimdi insanlara "resimlerini kaldır" dediğimizde:
"Sanane benim başım kapalı hiç bir yerimde açıkta değil diyorlar...
Ne olur yapmayın...!
Kim size hangi gözle bakıyor bilemezsiniz, hele ki şu ahir zamanda.
Fitnelerin bol olduğu
Sanatım olmadan yaşamımı sürdürebileceğimi düşünemiyorum. Yine de bu sanatı hiçbir zaman her şeyin üstünde tutmadım. Ona ihtiyaç duyuyorsam bunun nedeni, sanatın insanlardan ayrı tutulamaması ve herkesle eşit bir yaşam sürmeme izin vermesidir.
Henüz
uyuyamadım, uyuyacağım da yok. Kafamı meşgul ederek uykumu kaçıran ya da bedenimi rahatsız ederek dinlenmemi engelleyen hiçbir şey olmadığı halde, karanlıkta uzanmış yatıyorum, sokak lambalarının ay ışığına
benzeyen belirsiz aydınlığı karanlıktaki yalnızlığı iyice
koyulaştırıyor; yabancılaşmış bedenimin uyuşuk sessizliğini uzatıyorum boylu boyunca. O kadar uykum var ki,
artık düşünemiyorum; uyku benden o kadar kaçıyor ki,
artık bir şey hissedemiyorum.
Çoğu insan onları mutsuz eden koşullarda yaşıyor ve gene de bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Çünkü güvenli, rahat, rutin bir hayata koşullanmış durumdalar. Tüm bunlar huzur veriyor gibi görünse de, insanın içindeki maceracı ruh için kesin olarak çizilmiş bir gelecekten daha yıkıcı bir şey düşünemiyorum. İnsanın yaşama arzusunun önünde macera tutkusu yer alır. Yaşamın keyfi yeni deneyimlerdedir, bu yüzden sürekli değişen bir ufuktan daha büyük keyif olamaz. Her yeni gün yepyeni bir güneşin altında doğabilir. Hayattan daha fazlasını almak istiyorsan, monoton bir güvenlik hissinde ısrarı bir kenara bırakıp, sana ilk başta çılgınca gelebilecek bir hayata adım atmalısın.
Gözyaşı Mührü. Mükemmel bir keşifle sizlerleyim. Yine çok güzel bir fantastik kitap bulduğum için çok mutluyum. Ve bu kitabın yazarı bir Türk. Bunun mutluluğunu cidden anlatamam. Olay örgüsü ince ince işlenmiş, maceralarımız asla bitmiyor. 430 sayfayı soluksuz okudum desem yeridir.
Hikayemiz bir dağın derinliklerinde bulunan Yeraltı Şehri’nde