576 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
01 kasim 2011 02:05 yillarin, yüzyillarin devaminda bin yillarin hesabi giderek işin içinden çikilmaz hale geliyor. ne hesabi doğru dürüst yapabiliyor ne geleceği doğru düzgün planlayabiliyoruz. giderek basitleşiyor, gündelik saçmaliklarla boğulup kayboluyoruz. evet bizler en kolayini seçiyor sadece bize özgü olan "düşünmek" eylemini bilinçaltimizin derinliklere göndermek için büyük çabalar sarf ediyoruz. ayaklarimizi masaya uzatmiş elimizde bir kumanda ve karşimizda son derece popüler bir eğlence programi.. ne güzel değil mi?
Sofie'nin Dünyası
Sofie'nin DünyasıJostein Gaarder · Pan Yayıncılık · 202037k okunma
189 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
Azim ve umut üzerine düşünmek için çok doğru bir tercih. İnsanın -ebilme kapasitesinin bedensel eksiklik ya da bütünlük ile ne kadar ilgili olduğunu sorgulamak açısından okunması gereken bir biyografi.
Sol Ayağım
Sol AyağımChristy Brown · Nemesis Kitap · 201779.3k okunma
Reklam
"Ufak şeylerden zevk alabilmek; Lüks yerine zarafet aramak; Saygı istemek yerine değerli olmak; Zengin olmak yerine kimseye muhtaç olmamak; Sıkı çalışmak, sessizce düşünmek ve dürüst konuşmak; Yıldızları, kuşları, bebekleri ve bilgeleri açık kalple dinlemek; İşte benim senfonim!" - William Ellery Channing -
“Yalnızca zamanı belirtirken uzun uzun düşünmek zorunda kaldım, çünkü insanların her gün “bugün” demelerine dahası demek zorunda olmalarına karşın, benim için “bugün” diyebilmek neredeyse imkânsız; örneğin insanlar bana-yarın bir yana-bugün ne yapmak istediklerini bile anlattıklarında, çoğunlukla sanıldığının aksine, dalgın bakmaya değil, ne yapacağımı bilemediğimden, çok dikkatli bakmaya başlıyorum, ”bugün” ile aramda işte bu denli umutsuz bir ilişki var: Çünkü bu Bugün’ü ancak delicesine bir korkuyla ve koşarcasına yaşayabiliyorum. Bugün olup bitenler üzerine ancak böyle bir korkunun pençelerinde yazabiliyor ya da konuşabiliyorum. Çünkü Bugün üzerine yazılanları hemen yok etmek gerekir; tıpkı bugün yazılmış ve yerine hiçbir Bugün’de varamayacak mektupların, bu nedenden ötürü yırtılması, buruşturulması, bitirilmemesi, yollanmaması gibi.’’
Yorgunluk benim genel halim. Bana, “Nasılsın?” diye soranlara, en sık verdiğim yanıtın “Yorgunum,” demek olduğunu keşfettiğim günden beri, daha bilinçli olarak “Yorgunum”. Şu memlekette yaşayıp da yorgun olmamak mümkün mü? Beden yorgunluğu dediğinden ne olacak, iki-üç dinlenmeyle geçer, ama ben aslında vatan yorgunuyum! Ruh yorgunuyum, gönül yorgunuyum, hayat yorgunuyum; öğrenmek, bilmek, anlamak, anlamamış gibi yapmak, düşünmek, hissetmek, tanımak, tanık olmak, katlanmak, anlayış göstermek, görmezden gelmek, üzerinde durmamak, idare etmek, üzülmemiş görünmek, alışmak, alışamamak, sabretmek, katlanmak, beklemek yorgunuyum. Tam da artık bu memlekette hiçbir şey şaşırtamaz beni sanırken, her seferinde yeniden şaşırmak yorgunuyum.
Sıcak bir gündü. Merak ve serüven tutkularını Madam'ın yakınındaki bardaklarda gidermeye çabalayan sinek sürüleri, şarap artıklarında boğuluyorlardı. Ölmüş sinekler diğer sinekleri etkilemiyordu. Kendileri filmiş, ya da o denli uzak yaratıklarmışçasına ölülerine bakıyorlardı. Az sonra aynı şey kendi başlarına geliyor, yazgılarına yenik düşüyorlardı. Sineklerin ne vurdumduymaz yaratıklar olduklarını düşünmek pek ilginçti doğrusu. Sinekler tıpkı saraydaki soylular gibiydi.
Sayfa 125Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.