Kur'ân-ı Kerîm'i yüksek sesle okumak, okuyanın kalbini diri tutar; onu okuduğu âyetler üzerinde düşünmeye ve onlara kulak vermeye sevk eder; uykusunu giderir ve daha canlı olmasını sağlar. Kur'ân-ı Kerîm'i yüksek sesle okumak başkalarının da uykusunu ve dalgınlığını giderir, onları da canlandırır
Sayfa 179Kitabı okudu
Delilik bir nevi yabancılaşmaysa, deli rolü bizi en dehşeten- giz yabancılaşma biçimleriyle tanıştırır. Winnicott'ın dediği gibi "delilik inanılma ihtiyacı duymak" ise, deli rolü de inanılmasına ihtiyaç duyulan performanstır ve performans inandırıcıysa, başarılıysa, performansa inanmak bizi inançsızlık konusunda özgür bırakarak ya da inanma ve inanmama diyarından bütünüyle çıkararak-deli insanın inanılma ve kendisine inanma ihtiyacı üzerine düşünmeye sevk eder.
Sayfa 156 - Deli insan en çok, çözümü bildiğine inanılmasına ihtiyaç du- yar; ama hangi sorunun çözümünü bildiğini bilmez. Bu oyunların her birinin gösterdiği üzere çözüm sorundan önce gelir; çözüm problemin büründüğü biçimdir.Kitabı okudu
Reklam
Kur'ân-ı Kerîm'i yüksek sesle okumak, okuyanın kalbini diri tutar, onu okuduğu âyetler üzerinde düşünmeye ve onlara kulak vermeye sevk eder; uykusunu giderir ve daha canlı olmasını sağlar. Kur'ân-ı Kerim'i yüksek sesle okumak başkalarının da uykusunu ve dalgınlığını giderir, onları da canlandırır.
Sayfa 179Kitabı okudu
Ateş basması yaşayan tek canlı insanmış gibi görünüyor… Bazı biliminsanları katil balinalara da ateş bastığını söylüyor. Dişi katil balinalar, yavrulama yaşı sona erdikten sonra uzun yıllar yaşıyorlar; bu da biliminsanlarını balinaların da menopoza girdiğini düşünmeye sevk ediyor. Katil balinalar aşağı yukarı on iki yaşındayken yavrulamaya başlıyor, otuzlarının sonunda ya da kırklarının başında da yavrulama dönemleri sona eriyor. Buna rağmen seksen yaşına kadar yaşayabiliyorlar. Bu da katil balinaların insanlarla aynı hormonal değişiklikleri yaşadığını düşündürüyor.
Bacağımı seviyorum. Her gece uyandırıp beni memleket meselelerini düşünmeye sevk ediyor. Bu huzursuzluğu duymak bile bir şeydir.
Sayfa 42
“Hakikaten biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali vermişizdir. Fakat insan tartışmaya çok düşkün olan bir varlıktır.” (Kehf, 18/54) Mesaj: 174. Allah (c.c.), Kur’an-ı Kerim’de bizi düşünmeye sevk etmek ve öğüt vermek için birçok misal vermiştir. 175. Kur’an-ı Kerim’de anlatılan misaller ve kıssalar sadece ilgi çekici birer anlatım olsun diye değil ibret almamız içindir.
Sayfa 299Kitabı okudu
Reklam
Çöl ve deniz hemen hemen aynı şeylerdi: Her ikisinde de aynı büyüklük, aynı ağırbaşlı sessizlik veya aynı heybetli ve derin bağırmalar... Ve denizde de, küçük, minimini, sinirlendirici teferruat yoktu. İnsan orada yalnız renkten renge giren su damlaları ve develere benzeyen bir mahlukun yavruları gibi birbirleriyle oynaşan hoyrat dalgalar görebilirdi... Sonra bitmez tükenmez bir genişlikle karanlık ve sıkı bir derinlik... Ve bütün bunlar onu manasız bir tecessüse değil, düşünmeye sevk ederlerdi.
' Şamil Abi'nin annesi dünyanın en kötü insanla­rından biriydi. 'Özünde iyidir' şeklinde bahsedilen insanlardandı. Özüne inerken can vereceğiniz, insanı öze hasret bırakan tipte bir kadındı. Herkesi ve her şeyi her koşulda tersleyen, yani kısacası bok gibi bir insandı. Lakin tüm bu çirkinliğini bir melaike for­munda yaşaması insanları Şamil Abi'nin annesinin özü hakkında düşünmeye sevk ediyordu. O kadar güzel bir kadındı ki hep beraber özünden emindik. '
Okuyan Us Yayınları pdfKitabı okudu
Deniz... İşte bu da muazzam ve nefis bir şeydi... Kendisini gezdiren geminin güvertesine uzanarak uzaklara, ta uzaklara bakar ve kesik kesik nefes alan sulardan başka hiçbir şey görmezdi. Çöl ve deniz hemen hemen aynı şeylerdi: Her ikisinde de aynı büyüklük, aynı ağırbaşlı sessizlik veya aynı heybetli ve derin bağırmalar... Ve denizde de, küçük, minimini, sinirlendirici teferruat yoktu. İnsan orada yalnız renkten renge giren su damlaları ve devlere benzeyen bir mahlukun yavruları gibi birbirleriyle oynaşan hoyrat dalgalar görebilirdi... Sonra bitmez tükenmez bir genişlikle karanlık ve sıkı bir derinlik... Ve bütün bunlar onu manasız bir tecessüse değil, düşünmeye sevk ederlerdi. Ve sonra buz sahraları... Beyaz, temiz, günlerce uzanan bu yerlerde, gösterişsiz bir kibarlık ve incelik vardı. Sade, şatafatsız, fakat güzel ve tatlı olmanın sırrını ancak bu şekilsiz kar tepeleri keşfedebilmişlerdi.
"Bazı konular, bana göre genellikle örtbas edilir. Çocukların hayal gücünü temiz tutmakla iyi ediliyor, ancak bu temizlik bilgisizlikle muhafaza edilemez. Daha ziyade inanıyorum ki bir şeyin saklanması, oğlan ve kızları özellikle gerçeğe yöneltecektir. Merak nedeniyle öyle konuların peşine takılırız ki bunlar bize fazla gürültü koparılmadan anlatılmış olsa, kendilerine hiç ya da az bir ilgi ile yaklaşırız. Söz konusu bilgisizlik muhafaza edilebilse, bu fikre belki alışabilirdim. Ama bu mümkün değil. Çocuk başka çocuklarla temas edecektir. Kendisini düşünmeye sevk eden, kitaplara sahip olacaktır. Ebeveynlerin, her şeye rağmen idrak edilmiş olana yönelik suskunlukları, daha çok bilme arzusunu bizzat artırır. Yalnızca kısmen ve gizlice tatmin edilen bu arzu, yüreğin kaynamasına ve hayal gücünün yozlaşmasına yol açar. Daha ebeveynler, çocuklarının günahın ne olduğunu bilmediğini sandıklarında, çocuk çoktan günah işlemeye başlamıştır bile."
Reklam
Bilmek, insanı kendisi üzerine düşünmeye sevk ederse anlamlıdır. Bilmenin sancısını çeken kişi düşüncelidir, hissiyat sahibidir, vakurdur.
İnsan akleden, bilim üreten, medeniyet kuran bir varlıktır. Daha çok düşünce geliştirerek, daha fazla felsefe üreterek yaşadığı anlam krizini ve mana buhranını mücerret akılla ve bilimle çözmeye çalıştı. İnsanın, dinin dışında tarihte en takdire şayan arayışı, bu arayıştır. Zira bu, aslında ilahi bir arayıştır. Tefekkürle, tedebbürle, akılla varoluşun gayesini, yaratılışın hikmetini aramaya çalışmak, bunun için düşünceler geliştirmek, felsefeler üretmek elbette takdire şayandır. Nitekim din de insanı bu yüce gayelere sevk ederken Allah'ın verdiği akıl nimetini doğru kullanarak onu enfüsi ve afaki ayetler üzerinde düşünmeye davet eder. Kur'an'ın "akletmez misiniz, tefekkür etmez misiniz, tezekkür etmez misiniz, tedebbür etmez misiniz" diye biten ayetlerinde, bu husus açıkça görülür. Ancak insanlık, vahyin rehberliğini reddederek ürettiği düşüncelerle, geliştirdiği felsefelerle üzerinde ittifak edebileceği bir gaye, ardından gidebileceği bir anlam bulamadı.
Benim kapsayıcı amacım sizi kendinizin ve diğerlerinin her zaman yaptığı şeyleri seçmek yerine hayatınızı daha amaçlı, daha kararlı biri tavırla düşünmeye sevk etmek, evet, geleceğinizi planlamanızı isterim ama bunu asla yaşanan andan haz almayı unutacak şekilde yapmayın. Hayat denen lunapark trenine bir seferliğine bindik. Bu hız macerasını nasıl en heyecanlı, en neşeli ve en tatminkar hale getireceğimizi düşünmeye başlayalım.
Her zaman kadere inanan bir insan olmuştum. İnsan kaderini yaşardı ve ondan kaçamazdı. Siz istediğiniz kadar kalkanlarınızı kuşanın, Eğer yaşayacağınız bir olay varsa onu eninde sonunda yaşardınız ve şuan bulunduğum durum da belki beni böyle düşünmeye sevk ediyordu.
Hayatın temel duygularmdan biri olan korku; gözümüze hayatın dışından bir şey gibi gelmemelidir; bizi her defasında kökenlerini, nedenlerini, çeşitli psikolojik ve insani ifadelerini, kavranabilecek ve çözümlenebilecek olan anlam ufuklarını dü­şünmeye sevk etmelidir.
Sayfa 79
1.116 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.