- "(...)Gerçekten kendi kendimizi idrak ediyor muyuz? Asla ve hiçbir şekilde. Şuurumun şu ândaki durumunu gözden geçirmek istediğim zaman, ona, dikkatimi üzerine çekmiş olmaktan gelen bir şeye, evvelce onda bulunmayan bir şey ilâve ediyorum; yâni, şeklini değiştiriyorum, büsbütün başka bir hâle koyuyorum ve tanınmaz oluyor. "İstikbâl" ise henüz ortada yoktur, var değildir ve hesaba katamayız. Kısaca; tutmaya ve dondurmaya davrandığımız zaman "hâl" ölüyor. İstikbâl ise, henüz gelmemiştir ve bu sebebten meçhûl kalıyor. Netice şu oluyor ki, hiçbir vakit, bir dakika dahi olsun, düşüncemizin içinde ne olduğunu gerçekten idrak ediyor değiliz. Ve çaresiz olarak, bilinmeyen ve bilinemeyecek olan hâdiselerden varlığımız fikrini çıkartmaya hiçbir hakkımız olamayacağı açıkça meydandadır. Durmadan ve yıldırım hızıyla değişen şeyde ne karar vardır ne gerçek; bu, daimi bir geçiştir. Bu itibarla: Düşünmüyorum, demek var değilim! Varlık hiçliğe eşit!" Her şey hiç olduktan sonra, her selim akılın kabul edeceği gibi, "hiç"i izâh etmek bile hiç; saçma!.."