"Bazen acımız o kadar büyük oluyor ki önümüze duvar örerek karşımızdaki insanın acısını görmemizi zorlaştırıyor."
Sayfa 113 - VictoriaKitabı okuyor
Yoruldum derdim. Belkide asıl yorulan ben değilimdir. Belkide köşesine çöktüğüm duvar, Belkide sesimden bıkan geceler, Yada ağlamalarıma şahit olan yastığım, Belkide dinleyip durduğum şarkılardır yorulmuş olan.. En çok kim yoruldu bilmiyorum ama bildiğim bir tek şey var bir insandan başka herşey benim için yoruluyor. Benim haykırışlarımı bastırıyor. Beni asıl yoran da bu ya ;)
Reklam
“Ulaşmak istedikleri, takdir göremeyecekleri, düşük ücretli, hem geleceği hem ufku tıkalı, bir iskemlenin deri minderi üzerinde yaşlanıp gidecekleri, bomboş bir uğraşın hiçliği içinde yeteneklerinin köreleceği fakat bunun karşılığında düşünmek, talep etmek ve eyleme geçmek gibi zorunluluklardan muaf olmanın dile getirilemeyecek büyüklükteki mutluluğunu kalacakları memur kadrolarıdır. Korumacılığa dayalı mevzuat, bütün hareketlerine bir duvar saati düzenliliğinin sinmesini sağlar ve onu, eyleme geçme ile yaşama onurlarından kurtarır.”
Sayfa 20
beynim kalbime yenilir
“Kendini bi' duvar gibi ördün karşıma.”
“Hava daha da soğumuş ve sokakların köşelerinde, duvar diplerinde kar iyice tutmuş, yükselmiş. Kör karanlıkta gövdem yolunu dar sokakları ancak hissederek buluyor. Bazen de, kepenkleri iyice çekili, pencereleri kapkara tahtayla kaplı evlerin bir yerinden içerde hâlâ yanan bir kandilin soluk ışığı dışarı sızıp karda yansıyor, çoğu zaman ise hiçbir ışık, hiçbir şey göremiyorum da bekçilerin sopalarının taşlara vuruşuna, çılgın köpek sürülerinin ulumalarına, evlerin içlerinden gelen iniltilere kulak verip yolumu buluyorum. Bazen, gece yarıları şehrin dar ve korkutucu sokakları karın sanki kendi içinden sızan harika bir ışıkla aydınlanıyor ve karanlıkta, yıkıntılar ve ağaçlar arasında yüzlerce yıldır İstanbul'u tekinsiz kılan hayaletleri gördüğümü sanıyorum. Bazen de, evlerin içinden mutsuzların uğultusu geliyor; ya harıl harıl öksürüyor, ya burunlarını çekiyor, ya rüyalarında ağlayarak çığlık atıyor, ya da karı kocalar, yanıbaşlarında çocukları ağlarken birbirlerini boğazlamaya girişiyorlar.
İlk aşkımın onun gibi biri olması büyük talihsizlikti. Onu uzaktan seviyordum. Benim dünyamda, görünmezlik güvende olmak anlamında geliyordu. Duvar kağıdıyla bütünleşip uyum sağlanmaktan memnundum.
Reklam
Ne var ki, kaderinin son perdesinin oynanacağı şu dört duvar arasında o, dağılmış düşüncelerini toparlayamayacak kadar dalgın ve perişandı.
Sayfa 120
Fakat Grete'nin sözleri annesini daha çok huzursuz etmisti; kenara gekildi, gigekli duvar kägidinin üzerindeki kocaman kahverengi lekeyi fark etti, gördüğü şeyin Gregor olduğunu anlamadan boğuk ve çığlık çığlığa bir sesle bağırdı: "Aman Tanrım, aman Tanrım!" ve sanki her şeyden vazgeçiyormuş gibi kollarını açarak kanepenin üzerine yığıldı ve öylece kaldı.
Gecenin sessizliğiyle yüzleşirken, yalnızlık değil, içine bir yolculuğa çıkar insan. Kendi duvarlarını aşar, kendi düşüncelerinin muhteşem şehrine yol alır. Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan, Hem Kime ne? aşılmaz duvar bendedir.
Kafamdaki inşaat hiç bitmiyor. Bir yanda duvar örüyorum, bir yanda yıkılıyor.
Reklam
İlk acı değilsin, dedim. Son acı da olmayacağım, dedi. Sevmenin ötesini görmek istemiştim, dedim. Oradan geliyorsun, dedi. Sözcüklerden duvar örülmezmiş dedim. Kurduğun konaklarda insanlar kendini seviyor, dedi. Yalnızlık hiç geçmiyor, dedim. Yazıyorsun ya, dedi. 2017
Ahiret öyle yakın ki seyredilen manzarada, O kadar komşu ki dünyaya duvar yok arada...
''Bazı kişiler ırk­çılığa karşı mücadeleyi insanın kafasını tuğladan bir duvara vurmasına benzetmiştir. Duvar olduğu yerde durur, bizim canımız acır.''
Sayfa 114Kitabı okudu
Mehmet Bey'in sert ve dik sesi: -Yavaş konuş! Duvarların kulağı var... Namık Kemal'in tok sesi: -Duvarlar mı kulak, kulaklar mı duvar?...
Sayfa 18 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Sana duvar ördüysem, Tuğlasını sen verdin.
Kemalettin Tuğcu
Kemalettin Tuğcu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.