Sonsuzluğu dolduran
küçük şeyler. Bir kez olsun açıkça anlatalım
etrafımızı kuşatan,
sonsuzluğu dolduran küçük şeylerin
ışığında. Yoksa hiçbir şey
kaçamaz
karanlığın tuzağından, keşfederiz ki
bizi bizden az kılan
şeylerden ibaretiz.
Hiçbir şey dememek.
Hayatımız buna bağlı demek.
Yön değiştirmiyorsun. Parçalanıyorsun.
Duruyorsun.
Saatler koruyor seni çobanpüsküllerinin arasından
on iki kez çalan gong
senden daha sessiz, bir şey,
birinin azat ettiği bir şey,
adını kurtarıyor kömür olmaktan.
Bir kez daha duruyorsun
orada, güneş
düşünde
buz ve kaygı arasında.
Senin için bunca uzağa geldim,
yankısı dönen bu ses
bana ait değil artık.
O ad
hiç çıkmadı ağzından: kendi kendine konuşarak
yeni bir beden yarattı kendine:
yeniden Babil’de buldu kendini.
Yazılmıştı.
Gözlerinden dökülen çiçekler
bir yabancının ağzında açar.
Yutkunmak açlıkla uyaklıdır
ve ayrılmaz yumurtasından.
Bulur çıkarır
paçavralar arasından
elinde kışın delik deşik ettiği
küçük kara
bir bayrak tutacak
o öksüz çocuğu.
İlkyaz geldiğinde
penceresinin altında
yüz beyaz taşın
öfkeli alevçiçeklerine
dönüştüğünü duyar.
Gençler, toplumdaki yıkıcı gelişmelerin duyarlı göstergeleridir. “Je vous dis bravo. Vive la Mort!” (“Sizi kutluyorum. Yaşasın Ölüm!”) Böyle diyor Paris'te bir duvar yazısı. Gençler yaşamı ve ölümü düşünüyorlar. Kimileri ölüyor. Çoğu yaşamayı seçiyor. Yeni değerlerin yeni tohumları böylesine temel bir seçimden doğabilir ancak.
Çaba göstermeden kazandığın birçok şey, diğer şeyleri kazanmak için gösterdiğin çabanın ürünüdür.
Mustafa Güngör
Bugün çaba harcamadan kazandıklarımız, geçmişte çok çaba harcayıp da kazanamadıklarımızın geri dönüşüdür. Gösterip de karşılığını alamadığımız çaba, hiç beklemediğimiz başka şeyleri bize kazandır. Sıkı çabanın her zaman birden çok ödülü vardır ve asıl beklediğinizi getirmezse, beklemediğiniz bir şey getirecektir.
Duvar yazısı: Boşa kürek çekiyorum diye üzülme, hiç olmazsa kol kasların gelişir.