d

d
@duvarlarimaviyeboyadim
25 okur puanı
Kasım 2019 tarihinde katıldı
Bir karikatürist. Ah, evet ama ne büyük neşesi ne de büyük üzüntüsü olan, tanınmadık bir karikatürist. Gizlice büyük, şiddetli bir neşe arzuluyordum; ardından nasıl bir üzüntü gelirse, ne kadar kötü olursa olsundu.
Reklam
Mutluydular. Bunlar mutlu insanlardı. Ve ben, bir aptal, aralarına dalıp her şeyi mahvediyordum.
Ve böylece ertesi güne başlarız tekrar. Geçmişin aynı, yerleşik kurallarıyla. Büyük, şiddetli neşelerden kaçabilseydik Büyük acılardan da kaçabilirdik. Yolunu kapatan taşın etrafından Zıplayıp geçen kurbağa gibi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yalan söylediğimin ortaya çıkacağını en başından biliyordum ama doğruyu söylemek için fazla çekingendim
Gerçek korkak mutluluktan bile korkar. Pamuk yün bile yaralalar onu. Neşeden bile incinir. Panikledim, yara almadan önce hızlıca kaçmak istedim, bu yüzden kendimi o tanıdık soytarı sis perdesiyle sarmaladım.
Reklam
Çok yorgun olduğumdan onunla sohbet etmeyi pek istemiyordum ama yine de kalan enerjimi toplayıp dönerek yüzüstü uzandım ve bir sigara yakarak, ‘’Aldığı aşk mektuplarını yakarak banyosunu ısıtan bir adam varmış,’’ dedim.
Tahmin edebileceğiniz gibi, bu beni pek iyi hissettirmedi ve ölmeye karar verdim.
Tek yapmak istediğim sarhoş olup ölü gibi uyumaktı ama hiç param yoktu.
İnsan toplumunda dehşet içinde ve cehennem gibi uykusuz gecelerde yaşamaktansa hapiste olmanın daha sağlıklı olduğunu düşünüyordum bazen.
Daha doğrusu, konsepti neredeyse rahatlatıcı bulurdum. Çünkü beni korkutan dünyanın legal parçalarıydı (Onlarda sonsuz derecede güçlü bir şey seziyordum). İşleyişleri aklımı karıştırıyordu
Reklam
Bir de ‘kirli çamaşırları olmak’ diye bir deyim vardır. Benim için o çamaşırlar doğdğum anda kirliydiler ve büyüdükçe temizlenmek yerine daha pis ve iğrenç hale geldiler, ta ki her gece milyonlarca farklı cehennemin azabını çekecek kadar kokusu ağırlaşana dek. Öyleydiler öylesine ama (şüphesiz bu dediğim kulağa çok tuhaf gelecek), yavaş yavaş bana kendi kokumdan daha tanıdık gelmeye başladılar.
Horiki ile birlikteyken, yürümekten yorulduğumuzda o garip sessizliklerden birine düşmemiz tehlikesi yoktu. Ne zaman başkalarının yanında olsam, o korkunç sessizliklerden birinin aniden ortaya çıkması ihtimaline karşı sürekli tetikteydim. Doğam gereği suskun biri olsam da, sanki büyük bir zafer ya da korkunç bir yenilgi ipin ucundaymış gibi, çaresizce soytarılığıma devam etmek zorunda hissederdim.
Fakat Horiki’yi asıl değerli yapan, dinleyicisinin düşüncelerine veya duygularına asla dikkat etmemiş olması gerçeğiydi. Banal gevezeliğini hiç bırakmaz, kendince duygu yüklü konuşmalar yapardı. (Belki de ‘tutkunun’ tanımı buydu - birinin, dinleyicisinin görmezden gelme yeteneği.)
İnsanlara karşı duyduğum korku en ufak şekilde azalmamıştı - hatta artmış bile olabilirdi - ve hâlâ korku göğsümün derinliklerinde kıvranıyor olsa da performansımda o kadar ustalaşmıştım ki sınıf arkadaşlarımı her daim güldürüyordum.
320 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.