Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ben Dünyayım
Dolaysız gerçek, duyumdur. Duyum bize, ruha aittir. Onun ötesindeki hiçbir şeyi bilmiyoruz. Gerçeğin tek göstergesi ve tanığı, bu bilinç durumlarının ve de­ğişimlerinin tekrar tekrar doğuşudur. Dünya bizim tasvirimizdir.
280 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Analitik psikolojinin kurucusu C.Gustav Jung Freud'un öğrencisidir.Ancak daha sonra Freud la görüş ayrılığına düşmüş ve kendi ekolünü yaratmıştır. Jung a göre insan ruhu çok sayıda katmandan oluşur. Bilinç, bilinçaltı ile karşılaştırıldığında okyanus üzerindeki küçük bir adacık kadardır.Duyum,düşünce, sezgi, duygu bilincin ana işlevleridir.Bu işlevler farklı kişilerde farklı düzeylerde gelişebilir ama aynı düzeyde çalışmalıdır..Bilincin hemen altında unutulan anılar yada bastırılmış yaşantıların bulunduğu bireysel bilinçaltı bulunur.Bireysel bilinçaltından daha derine indiğimizde kolektif bilinçaltı karşımıza çıkar.Bunu okyanusun en derinlikleri olarak düşünebiliriz. Kolektif(ortak) bilinçaltı atalarımızın milyarlarca yıldır yaşadıkları deneyimleri kaydeden bir karakutu gibidir. Tüm insanlarda aynıdır.Her birey bu herşeyi bilen karakutu ile eğilimleri kodlanmış olarak doğar.Tüm insanlığın ortak paydasıdır.Bir tür Tanrısal öz.evrensel ruh. Bu bölge bizimle yalnızca bazı arketip denilen imgeler ile iletişim kurabilir. Ego(benlik) in görevi ruhun tüm katmanları arasındaki uyumu, dengeyi sağlayabilmektir.Katmanlar arasında enerji akışları olur. Jung iki tip karakterden bahseder 1-İçe dönükler (öznel) 2-Dışadönükler (nesnel) Tabi bu gruplarda bilincin işlevlerine göre farklı gruplara ayrılabilir.İçedönük ve dışadönük bakış açısı arasındaki fark yaşantılarımızdaki birçok çatışmanın da sebebidir.
İnsan Ruhuna Yöneliş
İnsan Ruhuna YönelişCarl Gustav Jung · Say Yayınları · 2018561 okunma
Reklam
Strawson, öznel deneyimin inkarından, "insan düşünce tarihinin tümünde gerçekleşen en garip şey" diye söz eder(2006,s.5). Daha sonra ise, tamamen deneyimsel-olmayan fiziksel fenomenlerin açıkça deneyimsel fenomenler ortaya çıkaramayacağına inandığı için zayıf belirimciliğin tüm biçimlerini reddeder. Güçlü belirimciliği saçma bulur; çünkü ona göre güçlü belirimci li, fiziksel dünyada doğaüstü büyüye benzer bir şeylerin yürürlükte olduğu inancını gerektirir. Dolayısıyla, geriye kalan az da olsa makul tek alternatif, mikropsişizm adını verdiği bir panpsişizm çeşididir. Bu görüşe göre, mikrodüzeydeki fiziksel fenomenlerin bizzat kendileri doğaları gereği deneyimsel olmalıdır. Eğer bu doğruysa, o zaman zayıf belirimcilik tekrar anlamlı hale gelmeye başlayacaktır. Çünkü makrodeneyimsel fenomenlerin (duyum ve algılarımızın) karmaşık organizasyonları yoluyla mikrodeneyimsel fenomenlerden - fiziksel madde ve enerjinin tamamındaki deneyimsel özelliklerden- ortaya çıkabileceğini varsaymak oldukça makuldür. Deneyim, en alt fiziksel düzeylerden yukarıya doğru her yerde bulunur; bu nedenle, organizasyonunun herhangi bir düzeyindeki bilinçsiz fiziksel bileşenlerden sihirli bir şekilde yaratılmasına gerek kalmaz.
Ben Dünyayım
dolaysız gerçek, duyumdur. duyum bize, ruha aittir. onun ötesindeki hiçbir şeyi bilmiyoruz. gerçeğin tek göstergesi ve tanığı, bu bilinç durumlarının ve de­ğişimlerinin tekrar tekrar doğuşudur. dünya bizim tasvirimizdir.
Sayfa 78 - MonoKL Yayınları - Birinci Basım - Haziran, 2016 - Çeviren: Sinem CarnabuciKitabı okudu
Karnaval gerçek soytarıların, hileli iktidarların maskeleriyle kalabalıklar içinde kaybolmaları için bir olanak. Cehennemi şenlik ateşi yoksunluk içindekileri kendine doğru çekerken duyum gücünü, bilinç açıklığını esrikliğinde yitirmiş çekilenler, har olacaklarından, küçük kıvılcımlar hâlinde anlık parlamalarını yitirip, göğe saçılıp sonra sönmüş ve soğumuş karanlıklara dönüşeceklerinden habersiz. Dünyanın ıpıssızlığı, soğuk karanlık. İçinde ve dibindeyiz. Arşın ve kainatın en aşağısında, en alçağında. Tarih, sürekli bir irtifa kaybının, alçaldıkça alçalmanın anlatısıdır belki?
Her materyalist için olduğu gibi profesörce felsefeyle yolundan saptırılmamış her bilgin içinde, duyum, gerçekten de, bilinç ile dış dünyaarasındaki doğrudan ilişkidir; dış uyarma enerjisinin bilinç olgusuna dönüştürülmesidir.Bu dönüşüm, herbirimiz tarafından milyonlarcakere her yerde gözlemlenmiştir vegözlemlenmektedir. İdealist felsefeninbilgiççiliği (sofizmi), duyumu, bilinç ile dışdünya arasındaki bir bağ gibi değil,ancak, bilinci dış dünyadan ayıran bir bölme,bir duvar gibi kabul etmekten; duyuma uygun düşen dış olgunun bir imgesi değil de, ancak “varolan tek veri” olarak kabul etmekten ibarettir.
Reklam
Doğa bilimleri, çeşitli renk duyumlarını, insanın ağtabakasının dışında, insanın dışında ve ondan bağımsız olarak varolan ışıkdalgalarının çeşitli uzunlukta oluşuyla açıklarlar. işte materyalist anlayış budur: madde, duyu örgenlerimiz üzerinde etki yaparak duyumu meydana getirir. Duyum, beyne, sinirlere, ağtabakaya vb., yani belirli birbiçimde örgenlenmiş maddeye bağlıdır. Maddenin varlığı, duyumlara bağlı değildir. Madde en başta gelir. Duyarlık, düşünme, bilinç, belli bir biçimde örgenlenmiş maddeninen yüksek ürünleridirler. Genellikle materyalizmin ve özel olarak da Marks-Engels’in görüşleri bunlardır. Mach ve Avenarius, teorilerini, öznel idealizmi “tekyanlılık”tan kurtararak, sözümona, ruhsalolanın ağtabakaya, sinirlere vb. bağımlı olduğuvarsayımım, ve fiziksel olanın insanorganizmasından bağımsız olduğuvarsayımını kabul ederek, “öğe” sözcüğüyle,gizlice materyalizm kaçakçılığı yapıyorlar.
VLADİMİR İLYİÇ ULYANOV LENİN-SÖZLER
VLADİMİR İLYİÇ ULYANOV LENİN-SÖZLER Devrimci bir teori olmaksızın devrimci bir hareket olamaz. * Şiddet, elbette, bizim düşüncelerimize yabancıdır. * Silahsızlanma, sosyalizmin amacıdır. *
KALP SUTRASI Hikmetin Kusursuzluğu (Prajna-paramita) olan Latif ve Kutsal olana hürmet! Boddisattva Avalokiteshvara Hikmetin Kusursuzluğu'nun derinlerindeyken, beş skanda'nın (insan varoluşunun beş yönünün) boş olduklarını gördü ve bu şekilde çektiği bütün acılardan kurtuldu. "Ey Sariputra, suret (beden) boşluktan başka bir şey
Diderot, Darwin'den yüz yıl önce transformizmi sezmis gibi görünmektedir. Prensées sur I'Interpretation de la nature (1754) adlı kitabında "Bitki ve hayvanlar aleminde bir canlının yaşamaya başlaması, büyümesi, yaşaması, yaşlanması ve kaybolup gitmesi bütün türler için geçerli değil midir? Din bize hayvanların, yaratıcının elinden bugün gördüğümüz şekilde çıkmış olduklarını öğretmeseydi ve hayvanların ortaya çıkışları ve sonları üzerinde en ufak bir şüpheye düşmek mümkün olsaydı, kendi düşüncelerine dalmış olan filozof hayvanların ezelden beri maddenin içinde dağılmış, onun kütlesine karışmış olan bir takım kendine özgü elemanları olduğunu; bu elamanların günün birinde koşullar uygun olduğunda birlikteliklerini, bu elemanların meydana getirdiği embriyonun peşpeşe evrelerden geçtiğini ve geliştiğini ve sonra birbiri ardından hareket, duyum, fikir, bilinç, duygular, ihtiraslar, işaretler, jestler, sesler, telaffuz edilen sesler, dil, kanunlar, bilimler ve sanatlar gibi niteliklerle donatıldığını, bütün bu gelişmelerin olabilmesi için milyonlarca yıl geçtiğini, ayrıca bilmediğimiz gelişmelerin, ilerlemelerin olabileceğini düşünebilirdi. Bundan başka, bir durağanlık sürecinin olduğunu veya olacağını hayvanların o anki hallerinden ardı arkası kesilmeyen bir gerilemeyle uzaklaştıklarını ve uzaklaşacaklarını ve bu süreçte yeteneklerini nasıl kazanmışlarsa öyle kaybedeceklerini ve nihayet ebedi olarak yok olacaklarını, yahut varlıklarını daha da gelişerek sürdüreceklerini, ama bu süreçte bambaşka bir şekle bürünüp bambaşka niteliklerle donanacaklarını düşünemez miydi?"
Reklam
Eleyici Materyalizm (Eliminative Materialism)
Söz konusu görüşe göre, halk psikolojisinin kavramlarını (inanç, arzu, korku, duyum, ağrı, neşe, vs.) da benzer bir gelecek bekliyor. Nörobilim, mevcut kavrayışlarımızın yetersizliğinin herkesçe görülebileceği kadar olgunlaştığı zaman ve yeni kavramsal çerçevemizin üstünlüğü kabul gördüğü zaman, içsel durumlarımızı ve etkinliklerimizi nihayet gerçekten upuygun bir kavramsal çerçevede yeniden kavrama olanağını yakalamış olacağız.
182 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.