Zulüm kelimesi Kur'an'da türevleri ile birlikte 300'e yakın yerde geçer. Kelimenin kökdaşı olan ve karanlık anlamına gelen zulmet kelimesini de eklersek, bu rakam yaklaşık 350 olur.
Işıksızlık anlamındaki zulmetle aynı kökten gelen zulüm kelimesi Kur'an bünyesinde küfür, şirk kötülük, baskı, işkence, haksızlık anlamlarının tümünde kullanılmıştır. Dil bilginleri ve müfessirlerin büyük çoğunluğu zulmün Kur'an terminolojisindeki anlamını şöyle vermektedir: "Bir şeyi ait olduğu yerin dışında bir yere koymak" (Ragıp, Müfredat, zulüm; Endelûsi, Tuhfetü'l-Erib, zulüm) Bundan da anlaşılır ki zulüm, insan hayatında olduğu kadar, öteki varlık alanlarında da yozlaşma ve yabancılaşmaya sebep olmaktadır. Ve bu anlamda en büyük zulüm üretici, insandır. Çünkü yaradılış düzenini ve tabiattaki denge ve ahengi bozan tek varlık insandır. Nitekim Kur'an, insanın kötülüklerinden şikâyetçi olan melekleri konuştururken onun iki tipik kötülüğüne parmak bastırır: Bozgunculuk, kan dökücülük. (Bakara, 30) Ahzâb, 72. ayette ise insanın iki tipik olumsuzluğu olarak bilgisizlik ve zalimliğe yer verilir.
Kur'an açık bir şekilde göstermektedir ki, bütün zulümler insan elinin ürünüdür. Allah en küçük anlamda bile zulmetmez(bk. 4/40; 10/44; 18/49) Yaratıcı düzen bozulmadan korunduğu sürece zulüm asla söz konusu olmaz. (bk. 14/34; 3/182; 8/51; 22/10; 50/29)