Proudhon'un “Sefaletin Felsefesi” adlı eserine karşı bir eleştiri olarak kaleme alınan bu eser, maddi hayata yönelik sorumluluk almanın yöntemlerini öğreten bir felsefenin ayak sesleridir.
‘’Ekonomik koşullar önce ülkenin insan yığınlarını içselleştirmiştir. Sermayenin birleşmesi bu yığına ortak konum, ortak çıkarlar yaratmıştır. Bu nedenle o yığın daha o zaman sermayeye karşı bir sınıftır fakat halen kendisi için değildir. Yalnızca birkaç dönemine değinmiş olduğumuz savaşım içinde bu yığın birleşir ve kendisi için sınıf olur. Savunduğu çıkarlar sınıf çıkarları olur. Fakat sınıfın sınıfa karşı savaşımı siyasal savaşımdır.’’ (2011:171 syf.)
Yani işçi sınıfı bilinci, sınıf mücadelesi sonucunda gelişen tutum, algı ve davranışların sınıfsal bir içeriğe dönüşmesini ifade eder. Bu bilinçtir ki toplumsal adaletsizlik hissinden, yeni bir toplumsal düzenin yaratılması için savaşım verme iradesinin gelişmesine doğru ilerleyen bir süreçtir. İşte günümüz sermayesi bu süreci sekteye uğratabilmek için yine işçi sınıfının kendisini kullanmaktadır…