yağmur ve fransızca
Bayramda Eskişehir'deydim. Akrabalarımızla bayramlaşmak üzere eski mahalleye, Kurtuluş Mahallesi'ne gittik, çocukluğumu yaşadığım yere. 19 Mayıs Ortaokulu'ndan bir sınıf arkadaşımla karşılaştım. Birkaç öğretmeni, bazı arkadaşları ve anıları hatırladık birlikte. Sonra Gül öğretmeni hatırlattı arkadaşım, benim hiç unutmadığım Fransızca öğretmenimizi
egoistsin. deli gibi egoistsin. bi bokunda yok. bi bok yağabildiğin. bu benim fikrim tabii. iticisin. egoistliğin yüzünden. kendini normal bi insanmış gibi görmeye başla bence. bi sik değilsin çünkü. sikik egoist. ne güzel ki ********************* ‘e güzel bir eleştiri geldi yahu… bu yazıyı sadece bu yazı için yazmıyorum aslında… sadece
Reklam
Aferin Günk'e :)
Günk, hafta sonları bize gelmiyor. “La lune es o es” şarkılarıyla dans etmiyor. O hafta sonlarını da Dostoyevski, Turgenyev, ya da Çehov’un dünyasında geçirmeyi yeğliyor.
Bir ceket düğmesi.. Çok zor ve yoğun geçerdi Türkçe derslerimiz. Sınavlarımızda çok zor sorular sorardı öğretmenimiz. Sessiz ve çekingen olduğum için anlamadığım yerleri soramazdım öğretmenimize. Sorsam da zaten kızardı bir şekilde. Derse aktif katılan arkadaşlara özenir, ne zaman hayallere dalsam öğretmen bir şey sorardı. Soruyu duymadım
“Oğlumu içime gömdüm” Asker kapıya dayandığında karım Fatma’ya “Ali Ekber’e söyle mutfağın camından kaçsın. Ben askerleri oylarım.” dedim. Yirmi iki yaşındaydı Ali Ekber, gözümün nuruydu. Öyle çalışkan bir çocuktu ki ilkokulu pekiyiyle ortaokul ve liseyi de birincilikle bitirdi. Üniversiteyi kazandığında annesine “Avukat olacağım” dedi.
RAMAZAN: BİR RİCAT
Ramazan ayı ve oruç çok güzel kaleme alınmıştı.. ...Ezanı işiten artık candır. Can, kulağını açmış, kaybettiği bütün sesleri derlemek için harekete geçiyor. . . On bir ay boyunca, her meseleyi çözdük, her işin altından kalktık, o işi kopardık, peki aferin bize. Bir isim yaptık, görevi tamamladık, projeyi bitirdik; anlaşıldı, tebrikler. Ama artık, yemeyip içmeyerek, bir şey yaparak değil yapmayarak, gönüllü bir eylemsizlik sınırında durarak, "Ben" i zayıflamanın vakti geldi. Başarılı olmanın sırası değil. Parlak ve zeki, atak ve cevval olmanın yeri değil. Şimdi süngüyü düşürmenin, "ben" e kendisine dair bir tereddüt aşılamanın, "ben" in hayatında bir sektenin vakti. Yaptığını üstüne almamanın, Büyük yapıcı'yı sezmenin, bütün fiilleri dolduran kudretin sahibini selamlamanın vakti.
Sayfa 110
Reklam
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.