Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
312 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir kitabın daha sonuna geldim Papatya Tarlasında Rönesans iki kitaptan oluşan harika bir seriydi. İyiki okumuşum.ikinci kitaptada heyecanım ve merakım eksilmeden okudum diyebilirim. Kutsal Melezin doğması için Eagle ve Jasmine evlenirler. Ama kutsal melez kız doğmuştur. Kız olduğu için Kutsal Melez sayılmaz ve 7 aylık ,7 yaşında ve 14 yaşında idam edilebilirler. Eagle yasalardan kızını ve karısını korumak için onları kuleye kapatır. Ama Eagle nin kardeşi tahta çıkmak için hiç boş durmaz. Eagle kızı yerine idam edilmek ister ve zehirli içecekten halkının gözünün önünde içer ve ölür. Jasmine Eagle nin ölmesine çok üzülür oda ölmek ister. Bu evlilik başlarda zorunlu gibi olsada zamanla Eagle yı sevmiştir. İlk aşkından ve oğlundan onu ayırsada yıllar geçtikçe sevmişti... Kutsal Melezi öldürmek isterler halası peşini bırakmaz . Cresent i zorlarlar zehirli içecekten içmesi için direnirken kapının orada bir adam belirir ve işaret eder zehiri içiyor gibi yapmasını ve kendisine doğru koşmasını işaretle anlatır. Cresent i kurtarır... Bu adam Jasmine nin ilk evliliğinden olan oğludur. Kardeşidir... Günümüzde Cresent, Melih ve profesörün peşini kötü adamlar bırakmaz. Aslında profesör kim ? Kötü adam kim ? Geçmişten gelen insanlar mı? Cresent in peşindeler mi ? Devamı ve daha fazlası kitapta okuyunuz.okutunuz.tavsiyemdir.
Papatya Tarlasında Rönesans 2
Papatya Tarlasında Rönesans 2Gizem Çetin · Başlangıç Yayınları · 201834 okunma
A golden eagle, the symbol of Rome, was mounted on the gateway to the Temple, but—quite unlike Antiochus—the Romans declined to defile the inner chambers of the Temple itself with pagan imagery. So deferential were the Romans to Jewish sensibilities, in fact, that a Roman legionnaire who defied the Jewish prohibition against entering the inner courtyards of the Temple in Jerusalem could be put to death for the offense.
Reklam
Yemen, ABD Gemisini Vurdu!
📍Yemen'deki Ensarullah Hareketi, ABD'ye ait konteyner gemisini balistik füzeyle vurdu! 📍ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Yemen'den atılan balistik füzenin ABD konteyner gemisi "Gibraltar Eagle"ı vurduğunu duyurdu.
Gözünü sevdiğim vur....
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Yemen'de Husilerin kontrolündeki bölgeden atılan balistik füzenin ABD konteyner gemisi "Gibraltar Eagle"ı vurduğunu duyurdu
• Husiler, Yemen'den balistik füze ateşledi ve ABD'nin sahip olduğu ve işlettiği Marshall Adaları bandıralı konteyner gemisi Gibraltar Eagle'ı vurdu. • Gemide herhangi bir yaralanma veya ciddi hasar bildirilmedi. — ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı
Güneşin kütlesinin yaklaşık 10³ ila 107 katı olan bir buluta dev moleküler bulut (GMC) denir. Bu bulutlar gökadadaki en büyük cisimlerdir, kütleleri genelde yaklaşık bir milyon Güneş kütlesine eşittir ve bazen 150 ışık yılı genişliğe sahip olabilirler. Moleküler bulutlar yıldızların doğum yeridir ve içlerinde binlerce küçük ve büyük kütleli yıldız oluşabilir. Bu bulutların bazı güzel örnekleri Orion Moleküler Bulutu (genellikle Orion Bulutsusu olarak adlandırılır), Sagittarius ve Eagle Bulutsusudur.
Sayfa 237Kitabı okudu
Reklam
The Dogs of Egypt (…) I see agony in a box of kitchen soap and the walls want their flatness to be my flatness, o the dirty dogs of Egypt, I see flatirons hanging from hooks the eagle is a canary in the breakfastnook eating dry seed and cramped by the dream. I want so much that is not here and do not know where to go.
Ah ah it will never end, there will be no help, no mercy, no living thing, it will all go on, uselessly, through fabrication and old habits, it will continue, a headless body of life, walking old walks, doing old tricks, dreaming old dreams, it will be as alone as a mountain, and despite billions of beings there will not be one real being, there will be everlasting waste and only the animals will be real, they will have the pureness of eye and the grace, they will be the last, the simple, pure, the ember, what it meant truly, the wolf will have the heart and the panther the lungs and the eagle, the eyes, and the last war will be one man sitting in a chair, laughing at it all.
1949-1950 yıllarında Yemen'e yapılan 430 uçuşla 48.818 Yemen Yahudisi "Kartal'ın Kanatlarında" (On Eagle's Wings) ve "Uçan Halı Operasyonu" (Operation Magic Carpet) operasyonlarıyla lsrail'e getirilmişlerdir. Ayrıca 1910'lu yıllardan bu tarihlere kadar 18.000 civarında Yahudi de gizlice Filis­tin topraklarına gelip yerleşmiştir.
Joseph B. Schechtman, "The Repatriation of Yemenite Jewry'', foıır n al of Social Stııdies 14 (1952), s. 209-224.Kitabı okudu
Anthony Burgess
John Burgess Wilson, 25 Şubat 1917 Pazar günü Harpurhey, Manchester'da doğdu. Annesi Elizabeth Burgess, Glasgow ve Manchester'daki müzikhol sahnesinde şarkıcı ve dansçıydı. Babası Joseph Wilson, Birinci Dünya Savaşı'nda Ordu Ödemeli Birliklerine katılmadan önce müzik salonlarında piyano çalıyordu ve kapı kapı ansiklopedi satıcısı
Reklam
Solomon Eagle
Sanırım dünya bir mutaassıp olan meşhur Solomon Eagle'ı duymuştur. Hastalığı yalnızca kafasında olan bu adam bazen sokaklarda çırılçıplak ve başının üstünde kömürlerin yandığı bir kapla dolaşarak kentin üzerindeki laneti kovmaya çalışıyordu.
Sayfa 100Kitabı okudu
Dna nın yapısı
1950'li yıllarda Francis Crick ve James Watson, nerdeyse ev­rensel olarak tüm canlı varlıklarda karmaşık moleküler yapıların olduğunu düşünmeye başlamışlardı. Bunlar evrensel olarak baş harfleriyle DNA olarak bilinen dezoksiribonükleik asitlerdi. Britanya vatandaşı olan Crick, fizik eğitimi almıştı, fakat sonradan yüksek ısılarda suyun akışkanlığı üzerine bir doktora tezi yazarken bu alandan sıkılmış ve 1947'de biyokimyaya geçmişti. Amerikalı olan Watson'un ilk diploması zooloji üzerineydi ve bakterileri etkileyen bakteriyofanj (bakteri yiyen) denilen bir tür virüsle ilgile­ meye başlamıştı. Ama onun büyük projesi genin fiziksel doğasnı, yani moleküler yapısını anlamaktı. O zaman, genlerin hücrelerin kromozomlar diye anılan bölge­sinde olduğu ve proteinler ile DNA 'dan oluştuğu düşünülüyordu. Biyologlar arasındaki geleneksel anlayışa göre organizmalar prot­inden oluştuğundan bu sayede yeniden üreyebiliyor ve kendilerini kopyalayabiliyorlardı. ***** Aniden, biyolojinin dikkati temel maddelerin moleküler ya­pılarına yönelmişti: dNA, proteinler ve ilişkili moleküller. Üni­versitelerin biyoloji departmanları ellerinin altındaki biyologları, zoologları ve taksonomistleri ya kovdular ya da emekli ettiler; o za mana kadar hayvanlar dünyasıyla çalışan bütün herkes tamamen kullanım dışı kalmıştı. Gelecek moleküllerdeydi. Ve onlar gerçek­ten de öyleydi ve öyle de oldu. Ve biyoloji bir daha asla eskisi gibi olmadı. Crick ve Watson, doğru yapıyı bulmadan bir­kaç gün önce gittiği Eagle'da (Cambridge Senet Caddesi'ndeki bir pub) gururla ifade ettiği gibi 'yaşamın gizemini' çözmüşlerdi.
Freud'un hipnozu terk edip duyguların, düşüncelerin ve fantezilerin sansürlenmemiş ifadesi anlamına gelen serbest çağrışım tekniğine geç­ mesiyle psikanaliz doğdu. ''Hasta konuşur, geçmiş deneyimlerini ve şim­ diki izlenimlerini anlatır, şikayet eder, isteklerini ve duygusal dürtülerini itiraf eder'' (Freud, 1966). Serbest çağrışım tekniğinin gelişimi, Fransız sinirbilimci Charcot tarafından histeri tedavisinde kullanılan esas teknik olan hipnozdan radikal bir kopuştu. Freud'un kuramsal formülasyonları­ na zemin hazırlamış olan Charcot (1982), belli zihinsel içeriklerin bilincin dışına çıktığına ve düşüncelerin, duyguların, fantezilerin patolojik geli­ şimini etkilediğine inanıyordu (Eagle & Wolitzky, ı992; Ellenberger, 1970). ''Galileo'nun gece gökyüzünde önceden bilinmeyen yapıları araş­ tırmak için teleskopu kullanmasına benzer bir biçimde, analiz seansının geliştirilmesi insanın içsel dünyasında önceden bilinmeyen yapıları araş­ tırmanın tamamen yeni bir yolunu açan bir araç yarattı'' (J. Schwartz, 1999, s. 40). Breuer de Freud'un hipnoza ilgisinde etkili olmuştu: ''En baş­ ta Breuer ve Breurer'in ilk hastası, hipnotik etki altında tamamen tedavi edildi ve baş­ langıçta bu konuda onu izledim. O dönemde çalışmanın daha kolay, hoş ve çok daha kısa bir zaman diliminde ilerlediğini kabul ediyorum. Sonuç­ lar kaprisliydi gelgeçti, kalıcı olmuyordu; bu nedenle hipnozu nihai ola­ rak bıraktım. Ardından, hipnoz kullandığım sürece bu hastalıkların di­ namiklerini kavrayamadığımı anladım (Freud, 1966, s. 292).
Tarih 16 Temmuz 1969 ve Apollo 11, onu taşıyan Saturn V roketiyle Kennedy Uzay Merkezi Fırlatma Kompleksi 39A'dan kalkış yaptı. Dünya'nın yörüngesinde 2 saat 33 dakika geçirdikten sonra yörüngeden kurtulabilmek için S-IVB motoru yeniden çalıştırıldı ve 20 Temmuz 1969 tarihinde, fırlatılışından 102 saat 45 dakika 40 saniye sonra LM (Ay Modülü) CM'den (Komuta Modülü) ayrıldı ve Ay yüzeyinin Mare Tranquillitatis bölgesine iniş yapılarak "Eagle iniş yapmıştır,” (İng.: “The Eagle has landed.”) sözü söylendi. Komutada bulunan Armstrong modülden çıktığı zaman üzerine televizyon kamerasının yerleştirildiği MESA (Modüler Ekipman İstifleme Ünitesi) serbest bırakıldı ve bütün dünya Armstrong'un yüzeye ilk adımını atmasını izledi, ardından "Bir insan için küçük bir adım, insanlık içinse büyük bir sıçrayış." şeklindeki meşhur sözlerini dinledi. Ardından Aldrin de Ay yüzeyine indi ve SWC (Solar Rüzgâr Kolektörü) ve LRRR (Lazer Mesafe Retroreflektörü) ile PSEP (Pasif Sismik Deney Paketi) kuruldu, bölgenin panoramik fotoğrafları çekildi, yüzeydeki materyallerin yakın görüntüleri çekildi ve yüzeyden örnekler toplandı. Armstrong'un Ay'ın yüzeyine adım attıktan sonra çektiği ilk fotoğraf AS11-40-5850 arşiv numaralı fotoğraftır.
Sayfa 201 - Ginko BilimKitabı okudu
156 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.