Bugün tesettür konusuna değinmek istiyorum. Önce minik bir hatıradan başlayalım:
Küçükken hep tesettürlü ablalara bir hayranlığım olurdu. Giydikleri o örtü adeta ben güçlüyüm, korunaklıyım.. izlenimi veriyordu bana. Tıpkı namaz gibi huzur veriyor mudur, diye düşünürdüm. Yaşadım, giydim, taktım ve evet öyle gerçekten.
Bir bayram günü köye
Çoğu kişi "Ne zaman hayır ne zaman evet demeliyiz" yahut "Hayır diyemeyenler mutlaka okusun" tadında yorumlamış kitabı. Bu büyük bir talihsizlik.
Bir insanın ya da insanların Hayır'ları ile başa çıkmak, Hayır'lara saygı duyabilmek yaratımın bize verdiği en değerli ve anlamlı şey olan, bizi biz yapan kutsalların en
Asgari ücretle çalışan dostlarımız maaşlarındaki fazladan 2 lirayı 90 ay bir kumbaraya atarsa basit bir fantastik olan bu kitabı satın alabilir. Ah! Pardon! 90 ay sonra kitapçıya gittiğinizde muhtemelen bu kitap çoktan üç katı fiyatına satılıyor olacak. Çok üzgünüm ya. İçinde kitap aşkı olan gençlerimiz, öğrenci kardeşlerimiz için çok üzgünüm. Evini geçindirmeye çalışan çocuklarını okutmaya çalışan ebeveynler için çok üzgünüm. Hayali kitaplığını doldurmak olan kitap tutkunları için çok üzgünüm. En çok da şu madeni paranın üzerinde basılı olan ADAM için çok üzgünüm; kemiklerinin sızladığına eminim.
Az önce mahalledeki yaklaşık 10 yaşlarındaki çocukların konuşmalarına şahit oldum. (maalesef)
Emine Bulut'un cinayeti ile ilgili videodan bahsediyorlardı. Ardından 'çat çat' diyip adamın kadını nasıl bıçakladığından söz ettiler ve sonrasında ne mi oldu bir ağız dolusu 'kahkahayı' bastılar..
Bilgisayar oyunundaki ölümler kadar basit sanıyorlar her şeyi ve bu çocuklar ileride büyüyüp evlenecekler bunu unutmayın!
Ve siz 'ebeveynler', çocuklarınızı böyle yetiştirdikçe ne bu cinayetler biter ne de gözlerden akan yaşlar!
#Emine Bulut
Lütfen yayalım bunu🙏
Öncelikle şunu söyleyeyim: Konu çok hassas. Ki bu nedenle birçoğunuz bu konular hakkında konuşmaktan çekiniyor ve hiçbir şey söylemeden kitabı okuduğunuz gibi bırakıyorsunuz. Erkekler bu konular hakkında konuşmak konusunda kadınlardan daha da geride, kadınlar hemcinslerinin halinden anlamaya çalışsa da erkeklerin birçoğunda bu durum yok. Şimdi
Ülkemizde çok yanlış bir düşünce yapısı var: "Çocuk bakmak tecrübe işidir, okuyarak izleyerek öğrenemezsin"
50 yaş üstü bir grupla bile konuşurken çocukluktan kalma travmasını anlatıyor ve sesinin titrediğini görüyorum.
Kimisinin 5 çocuğu var ve 5.si gerçekten tam yetişmiş, çünkü artık nasıl yetiştireceğimizi biliyoruz diyorlar.
Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
ANNE ve BABALARIN KESİNLİKLE OKUMASI GEREKEN BİR KİTAP
Kimsenin bilmediği bir yerde, bilinmeyen bir zamanda, kimsenin bilmediği başka bir yerden gelip, herkesin hayatına girip, insanların yüreklerine dokunan Momo; kimsesiz küçük bir kız çocuğudur aslında. Hatta o kadar kimsesiz ki, kendi adını bile kendisi koymuş.Kimsesiz bu kız