Giysi, içini göstermeyecek şekilde kalın olmalı:
Tenin rengini belli eden, transparan, şeffaf kumaşlı giysilerle tesettür sağlanmış olmaz. Kadının kendine nikah düşen erkeklerin yanında giymiş olduğu elbise, tenin rengini belli edecek ve gösterecek şekilde ince ise bununla örtünme gerçekleşmiş olmayacağından giyilmesi caiz olmaz. Altına tülbent takılmayan ve sağlambağlanmayan ince başörtüleri de saçın bir bölümünü açıkta bırakmaktadır. Bu hususa da dikkat edilmesi gerekir.Alkame b. Ebi Alkame, annesinin şöyle dediğini rivayet eder: "Hz. Ebu Bekir'in oğlu olan Abdurrahman'ın kızı Hafsa'nın başında, saçını gösterecek şekilde ince bir başörtüsü vardı. Bu halde Hz. Aişe'in (radiyallahu anha) huzuruna girdi. Hz. Aişe başından örtüsünü alarak ikiye katladı, kalınlaştırdı." (Malik, Muvatta, “Libas", 4) Temimoğulları kabilesinden bazı kadınlar, Hz. Aişe'yi (radiyallahu anha) ziyarete gelmişlerdi. Üstlerinde ince giysiler vardı. Hz. Aişe validemiz onları ikaz mahiyetinde şöyle demişti: "Eğer müminler iseniz, bunlar inanmış hanımların giysileri değildir." Yine bir gün onun huzuruna, ince başörtülü bir gelin getirilmişti. Bunun üzerine o şöyle dedi: "Nur suresine inanan bir kadın böyle örtünmez." (Kurtubi, el- Camiu li ahkami'l-Kur'an, 14/244)
Hz. Adem Aleyhisselam
Ebu Bekir el-Bezzar Hasan el-Basri'nin şöyle dediğini nakletti: "Adem'in aklı, bütün çocuklarının/zürriyetinin aklı kadardı." Bazı alimler, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in: "Ben Yusuf'un yanından geçtim. Baktım ki ona, güzelliğin yarısı verilmişti." (1) sözü hakkında şöyle dediler: "Yusuf'un güzelliği, Adem'in güzelliğinin yarısıydı."
Sayfa 166 - Karınca Polen Yayınları (1: Müslim: 162)Kitabı okudu
Reklam
La İlahe İllallah’ın fayda verebilmesi için söyleyen kimsenin bu kelimenin manasını bilip, bu mana gereğince amel etmesi gerekir. Bazı insanlar birtakım naslardan delil getirerek ‘La ilahe illallah’ın sadece telaffuz edilen bir sözden ibaret olduğunu iddia ediyorlar. Şeyh Süleyman b. Abdullah bu iddiaya şu şekilde cevap veriyor: İtban’dan
Perşembe Yazıları - 6 - Belki de Son Perşembe Yazısı...
Perşembe Yazıları - 6 - Bu hafta Enbiya Yıldırım'ın "Hadislere Gerek Yok Söylemi", Mustafa Kutlu'nun "Yoksulluk İçimizde" ve Ömer Ferid Kam'ın "Ayasofya Konuşmaları" kitaplarını okudum. Şimdi Murteza Bedir Hoca'nın "İslam'ın Yolu: Sünnet" ile Nurettin Topçu'nun "Mehmet
Soner Duman
YOK BÖYLE BİR İMTİHAN! Söze şöyle bir giriş yapayım: Bizler çeşitli zorluklarla karşılaştığımızda kendi içinde bulunduğumuz durumu “dünyanın en zor imtihanı” olarak görmeye meylederiz. Hasta olduğumuzda sanki en ağır hastalığı biz yaşıyormuşuz gibi gelir. Mâlî açıdan bir kayıp, zarar, iflas yaşadığımızda kendimizi dünyanın en mağduru gibi
"Ebu Bekir er-Razi (865-925) kendi döneminin en önemli tabibidir. Çok hacimli Kitab el-Havi( Latincesi: Liber continens) isimli eseriyle ve diğer bir çok eseriyle er-Razi tıp ve farmakoloji alanında sadece kendi kültür çevresinde etkilerde bulunmakla kalmayıp, bir çok eserinin Latince ve İbranice çevirisiyle de Avrupa’da 17. yüzyıla kadar tartışmasız tıp otoritesi kabul edilmiştir. "
Sayfa 35 - TimaşKitabı okuyor
Reklam
295 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.