"Namaza kalktığında, dünyaya veda edip giden kişinin namazı gibi namaz kıl; yarın kendisinden özür dileyeceğin bir söz söyleme; insanların elindekilere sahip olmayı arzulamaktan ümidini kes."
Oysa İslam, kendisine inananları kabile kimliğinin daha da üstüne çıkarıyordu. İslam'a göre kabilesi, derisinin rengi, cinsiyeti, sosyal konumu ne olursa olsun tüm müminler din kardeşiydi.
Kim, “İslam dini nasıl bir dindir?” diye merak ediyorsa, 90 yaşında, İstanbul surları önünde savaşan Ebu Eyyûb el- Ensârî Hazretlerine baksın. İşte İslam'ı tarif eden fotoğraf budur.
"Din ve dünya işleriniz ehil insanların elindeyse hiç üzülmeyin. Ama bu işler ehil insanların elinde değilse ne kadar ağlasanız azdır." Ebu Eyyûb El-Ensari(r.a)
"Bir ülkede, ey Halîfe, askerin elinde silah bulunmasa, çarşılarda ticaret işlemez hâle gelse, tarlalar ve bahçeler ziraatten kalsa o ülke yine de yaşar; ama eğer bir ülkeyi yönetenler adalet ve hukuka uygun davranmazsa, vazifeler hak etmeyen insanların elinde olursa, din bozulur, ahlak bozulur ve ülke batar. Dünyayı kuvvet ve kanunlar değil, Allah'ın koyduğu güzel ahlak ve vicdan idare eder, unutma. Bunun için kime vazife verdiğine, kimi iş başına getirdiğine dikkat et. Bilirsin ki hak etmeyen kişiye makam vermek, hazine değerinde inciyi bataklığa atmak sayılır. "