Kendi kişiliğinden ziyade davasını ön planda tutmuş yazarımızın yaşamı hakkında "Türkçe sevdalanan; İslamca yanan binlerce Anadolu evlatlarından biri." olduğu dışında pek bilgiye sahip değiliz . Kitabımız ise Dava Yazıları, Gençlik ve Şuur Yazıları, Biyografik Yazılar olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler içerisinde
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş,
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni târîhe” desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i... Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Ben ki Sultânü's-salâtîn ve burhânü'l-havâkîn tac-bahş-i husrevân-i rûy-i zemîn zillulah fi'l-ardayn, Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Karaman'ın ve Rûm'un ve vilâyet-i Zulkadriyye'nin ve Diyarbekr'in ve Kürdistan'ın ve Azerbaycan'ın ve Şâm'in ve Haleb'in ve Mısır'ın ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve külliyen diyår-i Arab'ın ve Yemen'in ve dahi nice memleketlerin ki aba-yı kiram ve ecdâd-ı izâmim enârallâhu berahinehum kuvvet-i kahireleri ile feth eyledikleri ve cenâb-i celâlet-meabim dahi tig-ı ateş-bår ve şemşir-i zafer-nigârım ile feth eyledüğüm nice diyarın sultani ve padişahı Sultân Bayezid Han oğlu Sultan Selim Hån oğlu Sultan Süleyman Hân'ım.
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
🇹🇷
Eski zamanlarda erkekler içki içip akabinde işkembe yedikten sonra eşleri rahatsız olmasın diye gece metreslerine gidip sabahlarmış şu inceliğe bakar mısınız? 😁😂
Önsöz
"İnsanlar duygu ve düşüncelerine göre hareket eder. Sevgi, nefret, korku, ümid, zan, inanç, şüphe, bilgi gib uni manevî kuvvetler, insanları içten içe, şu veya bu şekilde davranmaya zorlar. Nefret ettiğimiz bir şeyi yapmak bize çok güç gelir. Korku kaleleri yükseltir, hendekleri derinleştirirken sevgi bütün kapıları açar ve bütün
Bugün de düşmanlarımızın bizden çalıp koparmak istedikleri üç büyük tılsım vardır:
1.Tek ve güzel dil.
2.Türk Müslümanlığı.
3.Milli Tarih ve Ecdad Sevgisi.
Şimdi dikkat edersek elimizden gidenler hep bunlardır.
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir Avrupalı!”
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi,
🇹🇷 🇹🇷 🇹🇷 🇹🇷 🇹🇷 🇹🇷
“Ümmetime ağır gelmeyecek olsaydı, hiçbir seriyyeden geri kalmaz, hepsine katılırdım. Allah yolunda şehit olmak, sonra diriltilip tekrar şehit olmak yine diriltilip tekrar şehit olmak isterdim.” (Buhârî, Îman, 26; Müslim, İmâre, 103, 107)
✨ ✨ ✨ ✨ ✨ ✨ ✨
Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar…
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer
"Cehennem kapısıdır Anadolu ve Türkler de o kapının bekçisidirler" demişti Azra Kohen Gör Beni kitabında. Bu sözün doğruluğunu teyit etmek için geçmişe bakmak yeterli. Yeryüzü cennetinde yaşıyoruz. Her türlü medeniyete ev sahipliği yapmış, tarihi bizzat yapmış ve dünyaya yön vermiş topraklara sahibiz ne mutlu! Gerek jeopolitik konumuyla gerek yeraltı kaynaklarının zenginliğiyle gerek de kültürel ve tarihi mirasıyla tüm dünyanın gözünü alamadığı bir coğrafyaya sahibiz. Batılıların neden her fırsatta bu topraklara saldırdığını anlamamız için tarihimizi bilmemiz yeterli. Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk boşuna demedi "Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır" diye. Işte tam olarak "o ecdad" tan rahatsız oluyor Batı. Günümüzde batı hayranlığından kendini alamayan, sosyal medyada dahi her şeyi ingilizce yazarak daha cool olduğunu zanneden bilinçsiz nesli gördükçe kafalarına tarih kitabı fırlatmak istiyorum istemsiz. Halbuki Sümer tabletlerine bakın Türkçe kelimeler görürsünüz. Diğer medeniyetlerin ölü dillerine bakın Türkçe kelimeler görürsünüz. Sümerler zaten Türk'tü. Batının üstüne çöreklendiği medeniyet Türklerden yayılmışken dünyaya, onların bizden çaldığı sözümona medeniyet Mehmet Akif Ersoy'un dediği gibi "tekdişli canavar" gibi duruyor. Her neyse.. Anadolunun sırları çok güzel bir kitap. Genel kültür seviyenizin arttığını hatta bilmediğiniz detayları fark ettiğinizde şaşıracaksınız. Muhakkak okuyun. Ben elimden bırakamadım. Notlar da aldım. Okumanızı tavsiye ederim
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.