Başkalarının bizim göründüğümüz gibi olmadığını keşfetmelerinden çok korkarız. Başkalarını da kendi mükemmellik anlayışımıza göre yargılarız. Doğal olarak onların da asla bizim beklentilerimizi karşılaması mümkün olmayacaktır.
Cezalandırılma ve ödül alamama korkusuyla, kendimiz olmayan farklı bir kişiliğe bürünürüz. Başkalarının bizi görmek istedikleri gibi biri olarak onların onayını almaya çalışırız. Anne babayı memnun etmeye çalışırız, kiliseyi memnun etmeye çalışırız, ögretmenleri memnun etmeye çalışırız ve bir oyuncu olmaya başlarız. Kendiniz olmaktan korkarız çünkü kendimiz olduğumuzda reddedilmekten korkarız. Reddedilme korkusu, yeterince iyi olamama korkusuna dönüşür. Sonunda olmadığımız biri haline geliriz. Anne babanın inançlarının, toplumun inançlarının, dinin inançlarının bir kopyası oluruz.
Sonuç olarak, yetişkinler dünyasında, son derece mantıklı insanların zihninde, onların bilgi yüklü bedenlerinde neler oluyordu? Onları, sürüngenlerden bile beter, en güvenilmez hayvanlara indirgeyen neydi?
" Onu yüzümden, yüreğimden söküp atamayacaktım ve belki de bunu istemeyecektim bile; ben gene ben olacaktım, hüzünlü bir ben, talihsiz bir ben ama ben olacaktım. "