Atsız ile nasıl tanıştım?
Pek çok kimse gibi ben de, Nihal Atsız adını ilk defa 1944 yılının Mayıs ayında duydum. Ancak o yılın o ayında ben hem mesleki hayatım, hem özel hayatım bakımından çok meşgul bir insandım. Gazetelerin ancak manşetlerine göz atabiliyordum. Bu manşetlerde o sırada sık sık Sabahattin Ali ile Nihal Atsız adları geçiyordu. Bu iki insan arasındaki
Reklam
Ecevit Kitap Kırtasiye
"Ecevit'in acısını kıskandım. Yalan mı söyleyeceğim. Haciz gelecek bir dükkânımın, evi terk edecek bir karımın olmaması zoruma gitti. Öyle ki boğazımda düğümlenen boğum kurudukça kurudu, kaskatı kesildi. Boğazımdan kıvrılıp karnıma yapıştı. Kendimden utandım, aklımdan geçenlerden, Ecevit'ten, yere düşen fıstık kabuklarını taşıyan karıncalardan, karıncadan iki lokma ekmek dilenen ağustosböceğinden hatta. Belim büküldü. Hepsinden ayrı ayrı utandım. Keşke yağmur yağsa da bu utancımı yıkasam, dedim, kıyıda köşede çitileyip atsam üzerimden."
Sayfa 21 - Varlık YayınlarıKitabı okudu
Ecevit Kitap Kırtasiye
“Anlamıyorsun bir türlü, inat ediyorsun yine. Olacak sanıyorsun, olur gibi geliyor çünkü. İnsan da aynı, çaresizoğlu çaresiz. Zaten insan dediğin de hayvan neticede. Kim kimden üstünse, kim kime posta koyuyorsa kral oluyor çok işmiş gibi. Benimkisi boş laf.”
Sayfa 2 - Semih Öztürk
Ecevit Kitap Kırtasiye
“Duracak sandım bir şeyler. Dünya duracak, karıncalar duracak, biz duracağız. Her şey durduktan sonra hiçbir şeyin önemi kalmaz. Sonra ne olacaksa olsun, daha da kepaze olalım. Olduğumuz yerde döne döne dünyanın gider borusundan çıkıp gidelim. Dünya bizi tükürürse rahatlar ancak. Kimse sormasın ne oldu, nasıl oldu diye. Sonuç olarak bundan daha anlamsız olamaz çünkü geleceğimiz ya da gideceğimiz vaziyetin resmi.”
Sayfa 2 - Semih Öztürk