Mustafa Kemal Paşa’mn ‘kalkınma modeli’ yabancılardan, en
çok da yabancı sermayeden, mümkün mertebe uzak durmaya,
ülkenin kendi olanaklarına güvenmeye dayalıydı. Türkiye yoksuldu,
sermayesi kıttı, bırakın teknik kadroları, klâsik anlamda
yeterince tüccarı bite yoktu, ne var ki bu yokluklar, Müdafaa-i
178
Hukuk iktidarlarını yıldırmıyordu. Başından itibaren ekonomiyi
Türkleştirmek sürecine girmişlerdi. Bunda direndiler. Bu direnişin
kanıtlarını, o yıllarda ünlü The Economist?in Türkiye’yi
eleştirilerinde görmek olasıdır. Bakın 11 Nisan 1925 tarihli sayısında
ne diyor:
“Yabancı sermaye sorunu, kendilerini bir kısır döngü içinde
bulan Türk liderlerini düşündürmeye devam etmektedir.
Bağımsızlığını ve Türklerin deyimiyle ‘ulusal bütünlüğünü’
koruması için, ülkenin zengin doğal kaynaklarını bir an önce
geliştirmesi zorunludur. Bu ise ancak yabancıların yönetsel
katkısı ve mali desteğiyle gerçekleşebilir, özellikle, büyük bir
dış borç altına girilmesi, ya da yabancılara geniş ayrıcalıklar
tanıyan bir politika uygulanması, hızlı bir üretim artışı sağlayabilir.
Ancak her şeyden önce Cumhuriyet yönetiminin, mutlu
yalnızlık ve mutlak bağımsızlık tutkularından vazgeçmesi
gerekmektedir.”