Ağlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana
Âşikâr olurdu gâlib râz-ı pinhânım sana
(Sevgili!) İçimdeki dertler ile, yaş dolu gözlerim senin için ağlayacak olsa, (gönlümdeki) gizli sırlarım (gözyaşlarıma) gâlip gelir ve (sırlar) sana aşikâr olurdu.
Mesned-i hüsn üzre sen ben hâk-i rehde pâymâl
Mûr hâlin nice arz ede Süleyman'ım sana
Sen güzellik
Bir köpeğin başını okşayark mutlu ede bilirsiniz
Bir çiçeğe su vererek mutlu edebilirsiniz
Hata ve hata bir makineye yağ koyarak bir araca yakıt alarak dahi bir mekaniği mutlu edebilirsiniz
Bir insanı onun çıkarları doğrultusunda hareket etmediğiniz sürece mutlu edemezsiniz
Hesiro
İster isen hıfz ede ırzın Hudâ-yı Lemyezel
Irzına a’dâ-yı bed-hâhın bile verme halel
Tâ ezelden söylenir halkın dilinde bu mesel
Celb eder elbette insâna mükâfât-ı amel
Müstakîm ol Hazret-i Allâh utandırmaz seni
| Diyarbakırlı Sa’îd Paşa
Osmanlı'da kedi sevgisinin en büyük misallerinden birisi, 16. yüzyılda yaşamış olan şâir "Me'âlî" Bey'in, ölen kedisi için yazdığı "kedi manzûmesi" (kedi mersiyesi)'dir. Kedisine "pisi" ismiyle seslenmekte ve şiirini de kedisine olan sevgisinden ve ölümüne olan teessüründen dolayı
Yunus Emre de diyor ki:
Sözünü bilen kişinin, yüzünü ağ ede bir söz.
Sözü pişirip diyenin, işini sağ ede bir söz.
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,
Söz ola zehirli aşı, bal ile yağ ede bir söz.