Bazı romanların merkezleri çok güçlüdür. Eserin odağına oturan nesne, karakter ya da olay vs. kurgulanan çatıyı ayakta tek başına tutabilir. Kressing’in eserinde merkezde aşçı vardır. Ama standartların ötesinden çizilmiş bir karakterdir. Misal iki metrelik boyuyla korkunç fiziksel görünümüyle normal insanlardan ayrılır. Sadece bununla da kalmaz. O
Benim bayramda bitirdiğim , sizin de tanışmanızı istediğim “Sular Üstünde Gökler Altında”yı okuyalım mı ?
⭐️
Güzel miydi , evet. Keyifli miydi, evet. Okunur mu, tabi ki evet🍀 Sular Üstünde Gökler Altında’da uzak uzak dünyalara keşfe giden Kalender’in hikayesini okuduk. 15. yy’ın dünyasında Kristof Kolomb ile yolu keşisen Kalender bir aşk hikayesinden kaçıp babasına kendisini affettirme ve hatta ispatlama derdiyle denizlerin hikayesine atıyor kendini. Amerika’yı ve altını keşif yolunda gördükleri Kalender’i kaçtığı ruhsal kavgaların daha büyüğüyle yüz yüze getiriyor. İnsanın hırsı ve kötülüğüyle… Ve böylece Kalender Amerika’yı keşfe çıktığı bu yolda aslında kendini keşfediyor.
⭐️
Kitap Kalender’in İstanbul dönemi ve beraberinde iki farklı seferin anlatıldığı toplam üç farklı bölümle devam ediyor diyebiliriz. Yazarın dilinin ve kurgunun mükemmelliğine bakarsak daha başka bir son beklerdim diyebilirim. Sayfalarca devam eder dediğim bir noktada bitti hikaye ve açıkçası ne olduğunu , nasıl olduğunu anlayamadım.
🦋Özetle arkadaşlar yazarın kalemi harika. Tarihi ve kurguyu bir arada ele alış şekli harika. Sadece aceleye getirilmiş sonunu pek sevemedim. Buna rağmen yazarın dilinin ve hayal dünyasının hatrına kendisini okumaya devam edeceğim💚
Muhtemelen kastedilen şey, savaşı bir ordunun kaybedip ötekinin kazandığı; ama askeri serüvenler söz konusu olduğunda kazanmanın aslında kaybetmek demek olduğu ima ediliyordur belki de. Binlerce düşman askerini doğrayıp ölüme göndermekte nasıl bir zafer olabilir?
"Edebi" eser derken kastettiğimiz şey, kısmen, ne söylediği nasıl söylediğine dayanarak alınması gereken eserdir. İçeriğin, içeriğin sunulduğu dilden ayrı düşünülemeyeceği yazı türüdür.
Jack London bu ufak kitabında kızıl veba adı verilen bir salgın hastalığın insanlığı nasıl değiştirdiğini anlatıyor. Eski bir edebiyat profesörü olan Profesör James Howard Smith diye bir dayı ve bütün dünyayı kırıp geçirmiş olan veba salgınından sonra hayatta kalabilmiş olan insanlarla beraber bir kolonide yaşıyor. 3 tane vahşi torunu Hoo-Hoo, Hare-Lip ve Edwin'e kızıl vebayı anlatıyor kitapta. Akıcı sürükleyici bir hikayeydi okunur bence ben beğendim puanım 8.
Kızıl VebaJack London · Zeplin Yayınları · 201831,9bin okunma
Kitabı henüz bitirdim. Sevmekle hoşlanmamak arasında kaldım. Anlayamıyorum kendimi. İlk okumaya başladığımda bir türlü sevemedim. Çok bunalarak okudum, kendimi okumak için zorladım. Ama şimdi bitirince de diyorum ki ' iyiki okumuşum'. Hem sevmeyip hem iyiki nasıl oluyor?
Neden pes etmedim? Çünkü uzun zamandır kitap okuyamıyordum. Bir
Bir açıdan, nelerin nelere yol açtığının bildiğimiz için, geçmişi geçmişten daha iyi biliyor sayılırız. Tarihi bir olayı yaşamak onu anlamakla aynı şey değildir.