Flaubert'in basılan ilk romanı Madame Bovary ona büyük bir şöhret kazandırdı. Madam Bovary'de Flaubert, Fransız burjuvazisini o dönemin okurlarını şoka uğratacak kadar objektif bir üslupla ele almıştı. Hayattan sıkılmış orta sınıf ev kadını Emma Bovary'nin, evlilik dışı karmaşık gönül ilişkilerinin ve bunların sonucu olan intiharının (Ölüm her zaman sosyal sınıflar arasında harika bir eşitleyici olmuştur.) anlatımı "gerçekçi" sayılsa da alttan alta Flaubert'in inkâr etmediği, hâli vakti yerinde olanları sevmeyiş iması vardı. "Burjuvaziye karşı nefret duymak faziletin başlangıcıdır." diye yazmıştı bir mektubuna Flaubert.
Can acıtmaktan, acı çektirmekten, başkalarını küçük düşürmekten zevk almak, bilhassa cinsel haz duymak anlamına gelen "sadisme" kelimesi Fransızcaya girdi ve daha sonra "sadizm" ve benzeri şekillerde türlü dillere yerleşti.
Şiirlerime konu ettiğim gaddarlıklar, gazetelerde her gün basılanlardan pek de farklı değil, diye itiraz etti Baudelaire. "Herhangi bir gün, ay veya yıl, herhangi bir gazeteyi açıp bakın, her satırında insanların en dehşet verici sapıklıklarının kanıtlarını bulacaksınız." diye yazdı. “İlk satırından son satırına her gazete bir dehşet belgesidir. Savaşlar, suçlar, hırsızlıklar, namussuzluklar, işkenceler, prenslerin suçları, vatandaşların suçları, bireylerin suçları, evrensel mezalimin sefahati. Uygar insanların her sabah kahvaltıda yediği iğrenç bir meze.
Eskiden yazarlar varlıklı insanların himayesine ve devletin veya dinî kurumların desteğine muhtaçken 18. yüzyıl Birleşik Krallığı’nda değişen telif yasası artık yazarların ve basımevlerinin yapıtların üzerinde mülkiyet hakkı kurabilmesine ve bundan gelir elde etmesine imkan veriyordu.
İnsanlar benim için deli dedi; ama şu soru henüz yanıtlanmış değil: Delilik en yüce zekâ mı, değil mi, görkemli olan ne varsa, çok derin olan ne varsa düşüncenin hastalığından fırlayıvermez mi ?