Yazarın kendisinden:
"Bu kitap gerçeklik hakkındadır. Yaşamanın mekânı ve yolu olarak gerçeklik hakkında; gerçeklikte ve gerçeklik olarak yaşamak hakkında. Nihayet, gerçekliği sevmek hakkında: Bu kitapta mücadelesini verdiğim şey, olan neyse, tam da olduğu
haliyle olumlanmasıdır. Bu kitap, kişinin kendini dünyayı sevebilen bir kişiye dönüştürme çabası dışında, gerçekliği dönüştürmeye yönelik tüm çabalardan vazgeçmesi halinde nelerin olabileceğini keşfe çıkıyor.."
Zen ustalarından I-Hsuan (9. yüzyılda yaşamıştır, aynı zamanda yaşadığı manastırın adıyla, yani Lin-chi olarak da bilinir ve Japonlar ona Rinzai der) yandaşlarına şöyle seslenir: "Yapacağınız tek şey bağırsaklarınızı çalıştırmak, işemek, giyinmek, yemek ve yorulduğunuzda sırtüstü yatmaktır." Aydınlanma tam da kişinin zaten olduğu yerde,
Eğer Zen bize kavramların ötesine, ya da berisine, geçmeyi öğretiyorsa, kullandığı araçlardan birinin şok olması hiç de şaşırtıcı değildir. D. T. Suzuki şu tipik hikâyeyi nakleder: Rinzai bir öğrenciyken, ustası Obaku'ya, "Budizmin temel ilkesi nedir?" diye sorar. Obaku Rinzai'ye üç kere vurarak yanıt verir. Bu Rinzai'nin sorusuna birkaç
Hakikat çarpar, hakikat öldürür ancak hakikat nadiren iş görür. Onu iş görmeye zorlarız, iş görmesini isteriz ama hakikat ayak direr. Modellerimizi beklentilerimize uygun sistemler olarak kurarız: Hakikat onları, ve süreç içinde bizi, parça parça eder. (Kimse duymasın: Bu bence iyi bir şeydir. Howard the Duck (Varyemez Amca], tıpkı bizim gibi, "asla yapmadığı bir dünyaya hapsolmuştur." iyi güzel de, ben yaptığım, ya da birlikte yaptığımız, dünyada yaşamak istemiyorum; önümüzde uzanan dünya düşleyebileceğimiz her tür dünyadan daha ilginçtir.) Hakikat hakkındaki hakikat işte budur: Bazen iş görür, bazen görmez. Ancak iş gören bir şeyin hakikat olduğuna ilişkin her iddiaya özel bir kuşkuyla bakılmalıdır; çünkü bunun doğru olmasını arzulamak için belli nedenlerimiz vardır.