Şiir çevirmek, Tornavidayla mendireğin görevini yerine getirmek gibi bir şey. Köpük köpük dalgaları düşün, bir de elindeki tornavidayı. Şiir coşa coşa geliyor, senin elindeki dil ise bu coşmayı karşılayacak yerde, eksikliğinden ötürü atlamayı seçiyor. En önemli bir kelime, bakıyorsun çeviride kayıplara karışmış. Çoğu zaman acemilikten değil, yokluktan olur bu. Tabii şiir de, "coşa coşalığını" yitirip sonunda bir söz yığını haline geliverir.
Kişilik, düşünceye sıkı sıkıya bağlı bir kavram. İşte yüceliğine gerçekten inandığımız yazarlardan da bize ulaşan tek şey bu düşünce biçimleri değil mi?
Çağlar geçer, pek çok sanat yapıtı fonksiyonunu yitirir. Sevgi de öyle, gün gelir, insan bir başkasını seçmek gereğini duyabilir. Bunu karşılamak, kabullenmek kolay olmasa da, sürekli bir değişim ve gelişime inanıyorsak, boyun eğmeyi de başarırız.
Biz "Duygu-düşünce- yaşam"birlikteliği içinde anlaşmalı bir düzen kurmuşsak, bu düzen bir yapıt, korunması gereken bir yaratı sayılmalıdır. Ben sevgiyi böyle anlıyorum.