Tomris Uyar’ı tanıyan bilir, tanımayan da bu kitapla mutlaka bir yerinden tanır. Sadece iyi bir yazar değil, duyarlı, zeki ve yer yer çok sert bir kadın. Ama bu sertlik kibirli değil; hayata, adaletsizliğe, haksızlığa karşı. Gündökümü, onun 1975–1984 arasındaki günlüklerinden oluşuyor ama klasik bir “bugün ne yaptım” günlüğü değil bu. Hayatla derdi olan bir kadının iç sesi gibi.
Kitabı okurken şunu fark ettim: Tomris Uyar tam anlamıyla aktivist bir kadın. Kadın haklarına, eşitsizliklere, insanların uğradığı haksızlıklara sessiz kalmayan biri. Sadece insan da değil, hayvanların bile hakkını savunuyor. Baktığı kediler, onlarla kurduğu bağ, onların başına gelenler… Her biri çok içten.
Ayrıca kitap boyunca birçok yazar, film, müzik ve kitap geçiyor. Mesela Virginia Woolf, Kafka, Edip Cansever, Tanju Okan, Kaçak dizisi... Bu detaylar hem dönemi tanımamı sağladı hem de başka şeylere merak duymama neden oldu. Yaptığı çeviriler, yazdığı öyküler…
Kısacası bu kitap sadece bir günlük değil; bir kadının, bir yazarın, bir dönemin aynası gibi. Hem sade, hem derin. Sanki bir arkadaşınla oturmuşsun da sana hayatını anlatıyor gibi. Tavsiye ederim, özellikle de kendine ve hayata karşı dürüst kalmaya çalışanlara.