Kalp sızlaması gibiydi adeta aşk. bir sızı saplanıyordu kalbimin tam şurasına, ortasına; bilinçsizce. Hani diyordu; bitmişti ya da aslında hiç başlamamıştı.
Doğruldum yine hiç kalkamadığım yatağımda. Oturur duruma geldiğimde aklımda yine aynı şeyler vardı. Dudağımda ise alaycı bir kıvrılış. Nasıl da aptaldım ki, bilemiyordum sorumun cevabını. Kime sorsam geri tepiyordu; bilinmezliği, karmaşıklığı bir kat daha artıyordu. Sonra diyordu her seferinde hayat bana. Belki sonra alırsın cevabını. Alır mıydım sahiden yoksa milyonlarca soru gibi bu da yutulur muydu en derine?
Çok zaman geçti öğrendiğim şeyden sonra. kimseye güvenemez kimseyi sevemez oldum ki o yüzdendir soğukluğum, mazur gör...
Tıpkı yıllar öncesi benim yaptığım gibi sen sev. Çünkü benim gücüm yetmiyor sorulara. Cevaplarım asılsız kalıyor sorularımın yanında. Belki sen seversen, bana da öğretirsin sevilmeyi adam. Çok, çok değişmişsin; yine saygısız yine serserisin ama yine benim gibisin. Eskilerdensin her şeyden önce. Bırakamayışımsın anladım. Anladım ama sen de anla geçmişte ki gibi sevemem seni. Sen sev, sen de acı çek istiyorum. Bencilce değil mi? Daha sen bencilliği görmemişsin ki... Gerçi sen benim bencilliğime alışık değilsindir. Sevilmeye alışıksın, kör kütük sarhoş olup arayıp bağırmaya alışıksındır.
Sen senin gibi olan birini sev en iyisi. Çünkü sen benim gibi sevemezsin ki....