Küçük atımı uzun süre okşadım, sonra başımı Edmundo dayıma çevirip sordum: "Sizce gelecek hafta büyümüş olur muyum?"
Sayfa 23 - Can Yayınları, 108.Baskı, Kasım 2011, İstanbul, Çeviren: Aydın EMEÇKitabı okudu
-Aklımız erince, erdiğini hisseder miyiz? +Ne saçmalıyorsun be? -Edmundo Dayım öyle dedi. Aklımın her şeye çabuk ereceğini, tam bir ‘akıl küpü’ olduğumu söyledi. Ama ben hiçbir şey hissetmiyorum.
“ Edmundo Dayı hiç bir şey yapmadan para kazanıyor. Çalışmasa da belediye ona her ay para ödüyor.”
Çocuk aklı, aslında çok haklı!
“Totóca,çocuklar emekli midirler?” “Ne?” “Edmundo dayı hiçbir iş yapmıyor, ama para alıyor. Yani çalışmıyor, ama belediye ona her ay para ödüyor.” “Bunda şaşılacak ne var?” “Çocuklar da bir şey yapmıyorlar; yemek yiyorlar, uyuyorlar, sonra da analarıyla babalarından para alıyorlar.”
Edmundo Dayı
Bilincimiz büyür, büyür ve hem kafamızı hem kalbimizi tamamen ele geçirir. Gözlerimizde ve yaptıklarımızda belli eder kendini.
"Büyüdüğüm zaman bilgin ve şair olmak, kelebek boyunbağı takmak istiyorum. Kelebek boyunbağımla resim çektireceğim." "Neden kelebek boyunbağı?" "Çünkü insan kelebek boyunbağı olmadan şair olamaz. Edmundo dayı bana dergilerdeki şair resimlerini gösterdi, hepsinin kelebek boyunbağı var."
Çok iyi :)
-“Zeze, onun söylediği her şeye inanmayı bırak artık. Edmundo Dayı biraz tırlaktır. Biraz da yalancıdır.” +”O… çocuğu mudur yani”
Sayfa 16
"Totoca, çocuklar emekli midir?" "Ne?" "Edmundo Dayı hiçbir şey yapmadan para kazanıyor. Çalışmasa da belediye ona her ay para ödüyor." "N'olmuş yani?" "Çocuklar da hiçbir şey yapmazlar, bütün gün yiyip uyuyor, üstüne bir de anne babalarından para alırlar."
"Vay canına! .. " dedim. "Kocaman, değil mi?" "Değiştokuş eder misin?" "Neyle?" "Resim istersen ... " "Kaç tane?" "İki ." "Pışııık. Böyle bir böceğe iki resim, ha! .. " "Edmundo dayımın evinin arkası bunun gibi büyük böceklerle dolu." "Üç resme değişirim." "Üç resim veririm, ama seçemezsin." "Öyleyse olmaz. Hiç değilse ikisini seçmeliyim." "Kabul."
Şeker portakalım da, tıpkı Edmundo Dayımın benim için dediği gibi tam bir "akıl küpü" idi. Dayım bana bu ifadenin anlamını açıklamış, başka şeylerden çok daha önce gerçekleşen şeylere dendiğini söylemişti. Galiba doğru düzgün açıklamayı becerememişti. Her şeyin vakti geldikçe zaten gerçekleştiğini söylemek istemişdi herhalde...