"Seninle hasta gönüller şifâdır yâ Rasûlallah
Senin cefaların derdî devâdır ya Rasûlallah..."
(Hasta gönüller seni anmakla şifa bulur ey Allah'ın elçisi;
senin için çekilen dertler hakikatte devadır..)
"Bir âlim 'La Edrî' (bilmiyorum) demeyi ihmal ederse, sonunu hazırlamış olur. "
İmam El-Gazzâlî ihyâ-u Ulûmi'd-Din kitabında şöyle der;
--"Bir kimse, bilmediği konularda Allah rızası için susarsa, bilerek konuşan kimsenin alacağı sevaptan daha az sevap almış olmaz. Çünkü bilmediğini itiraf etmek nefise daha ağır gelir.
Abdulfettâh Ebû Ğudde tahkik ettiği risâletü'l-Kuşeyriyye'de Ebû Talib El Mekkî'nin Kutü'l-Kulûb adlı kitabından şöyle nakleder;
--"Allah korkusundan dolayı bilmediği hususlarda susan kimse, Allah rızası için bildiği hususlarda konuşup fayda sağlayan kimse gibidir."
İbn Adilberr, Câmi'u Beyâni'l-ilmi ve fadlihi adlı eserinde şöyle der;
--"Sen her daim "Biliyorum" demeyi değil, "Bilmiyorum" demeyi öğren. Zira sen, "Bilmiyorum" dersen, bilinceye dek sana öğretirler. Ancak sen, "Biliyorum" dersen, "Bilmiyorum" diyene dek sana sorarlar."
Ebû Hayseme en-Nesâî, kitabü'l-ilim'de şöyle der;
--"Kişinin bilmediği hususlarda "Allahu a'lem" demesi bir ilimdir."
3-Vahdet-i Vûcûd: Bilgide vahdet, yani Allahtan başka varlık olmadığını idrak ve bilgi edinme halidir. Evvelce görünen şey burada bilgi ve idrake dönüşür. Böylece gerçek varlığın bir tane olduğu, Allah'ın varlığından ve tecellilerinden gayrı bir şeyin olmadığı nazarî olarak değil yaşayarak ve manevi tecrübe ile imana dönüşmüş olur ve şuhudda geçici olan şey burada baki kılınır.
Allah'ın dışında bir hakiki varlık olmaması vahdet-kesret düşüncesini gündeme getirir. Tıpkı deniz ve damlaları gibi. Her damla denizdendir, deniz özellikleri taşır, ama damlalar asla deniz değildir, ama denizde yok olmaya hazırdırlar. Çünkü nerede bir damla varsa , elbette denize koşmak ister ve her damla bir denizin verlığına işaret eder. Vahdeti vucud vahdetin en üst derecesidir ve daimidir. Sufinin bütün hedefi işte bu vahdete erişebilmektir. " Lâ mevcude illallah ( Allahtan başka hiçbir şey yoktur)!" İfadesi bunu dillendirir. Cemaleddin Uşşaki'nin, "Her yerde oldur görünen her gözden oldur görünen her şeye oldur bürünen her anda an içindedir" demesi işte bu yüzdendir.
Kendi hüsnün hüblar şeklinde peyda eyledin
Çeşm-i aşıktan dönüp sonra temaşa eyledin
La edri
( Ey yüce Allah! kendi güzelliğini önce, güzeller suretinde görünür kıldın, sonra da dönüp aşıkların gözünden onu seyre koyuldun. Şimdi gören de sensin, görünen de...)