Astronomi alimlerinden Edward Young ise; "Inanmayan astronom delidir." diye hükmetmiştir. Meşhur bilim adamı Newton: "Hiç birşeye lüzum yok, bir baş parmak bile Allah'ın varlığını isbata yeter." diyor ve ilave ediyor; "Allah'a inanmaksızın kâinatın nizamı izah edilemez." Yine Bediüzzaman'ın tabiriyle 'mülhem keşşaflardan' Pasteur: "Kainata, zerre zerre nakşedilen bu harika bilgi ancak Allah'ın nihayesiz ilim ve kudretiyle olabilir. Marifet bahrine daldıkça îmânım kemâle eriyor." demektedir. Galilei ise beyanında; "Kainat, matematik dille ve geometri yazısıyla telif edilmiş bir kitaptan farksızdır." diyor. Yine tabiat bilimcisi Faeber: "Derimin yüzülmesi, Allah'a îmânımın soyulup çıkarılmasından bana daha kolay gelir." demektedir.
how happy is the one who says i'm a tatar
To those who ask if there are Tatars, I am a Tatar. I am the young Tatar who knows his ancestry. To those degenerates who don't know their ancestors, I will shout: You aren't needed [in this struggle]!
Reklam
1923'e gelindiğinde Alabama'dan Hugo Black ve daha sonra Batı Virginiadan Robert Byrd gibi yükselen politikacılar da dahil olmak üzere iki ila üç milyon beyaz Amerikalı Klana katıldı ve ulusal politikada bir güç oluşturdu. Gizli örgüt hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler arasında taraftar edinmişti ve çok sayıda eyalet meclisinde ve yüzlerce belediye meclisinde güç dengesini elinde tutuyordu. Onun bu kayda değer varlığı Garvey'in Ku Klux Klan'nın beyaz Amerika'nın yüzü ve ruhu olduğu sonucuna varmasına yol açtı. 1922'de Liberty Hall'de destekçilerine, "Ku Klux Klan ABD'nin görünmeyen hükümetidir," dedi. "Her gerçek beyaz Amerikalının duygularını büyük ölçüde temsil eder." Garvey'e göre hâl böyle olunca KKK ile müzakere yapmak sağduyunun bir gereğidir. Nitekim kendisi de bu yönde hareket etti ve Klan lideri Edward Young Clarke ile adı kötüye çıkan bir görüşme yaptı. Pratik bir bakış açısından bakacak olursak iki grup da hatırı sayılır ölçüde ortak paydaya sahipti. Zira gerek KKK gerekse UNIA ırklar arası evliliğe ve muaşerete karşı çıkıyordu..
Sayfa 28 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Doğarken insanlığı içimizde taşımaktayızdır. Ama buradan gelişen çoğunlukla sadece, insanlığın sesini taklit etmekle birlikte insanın yüreğine ihanet etmiş olan sahte bir görüntü olur. Sonra da İngiliz şair Edward Young'un daha 18. Yüzyılda söylemiş olduğu şey gerçekleşir: "Orijinal olarak doğuyor, ama kopya olarak ölüyoruz."
Bir insanın en büyük sermayesi, taviz vermediği karakteridir.
Önsöz ve Teşekkür
Kara Atena'nın ardındaki öykü uzun, karmaşık ve kanımca, bilgi sosyolojisi alanındaki bir çalışma olarak, geniş bir şekilde ele almayı hak edecek kadar ilginçtir; ama burada ancak kısa bir özetini verebilirim. Ben eğitimimi Çin araştırmaları alanında yaptım; aşağı yukarı yirmi yıl Çin üzerine dersler verdim; ve hem 20. yüzyılın başında Çin
Sayfa 23 - KAYNAK YAYINLARI - BİRİNCİ BASIM - HAZİRAN 1998Kitabı okuyacak
Reklam
Romantizm, Novalis ve 'Geceye Övgüler'
Novalis, "Geceye Övgüler" için İngiliz şairi, oyun yazarı ve edebiyat eleştirmeni Edward Young'ın (1683-1765) "The Complaint, or Night-Thoughts on Life, Death and lmmortality" ("Yaşam, Ölüm ve Ölümsüzlük Üzerine Yakınmalar veya Gece Düşünceleri") başlıklı ve ağıt tarzındaki uzun şiirini örnek almıştır.
Ahmet CemalKitabı okudu
Edward Young on sekizinci yüzyılda, “İnançsız bir astronom delidir,” demiş. Bu sözden hareketle deli sayılmak riskine karşı ibadet etmeliyiz. Ama “ne”ye ibadet?
"İnsanlar doğuşta orjinal- farklı olarak doğuyor. Fakat eğitim, yaşam şartları bu farklılıkları oyle törpüllüyor ki, ölürken insanlar hep birbirlerinin kopyası olarak ölüyor " Edward Young
Sayfa 238 - Doğan kitapKitabı okudu
Reklam
“Orijinal olarak doğuyor, ama kopya olarak ölüyoruz.” Edward Young
Edward Young
"Orijinal olarak doğuyor, ama kopya olarak ölüyoruz."
Sayfa 351Kitabı okudu
Kıskançlık, tarih boyunca şiddet ve çatışma yaratmıştır. “Tutku suçları” o kadar bilinen bir terim hâline gelmiştir ki ne kadar yanıltmak olduğunu nadiren düşünürüz -tutku ve suç, aşk ve ölüm. Bu gaddar paradoks, insanın en fazla sevdiğini öldürmesine neden olur. Kral Süleyman, Ezgilerin Ezgisi'nde “Aşk ölüm kadar güçlü,” demektedir; on seki­zinci yüzyıl İngiliz oyun yazarı Edward Young, kıskançlığı, ölümün yedi katı olarak değerlendirmektedir. Kıskanç ko­caların ilk örneği, Shakespeare’in Othello’su, sevgili karısı Desdemona’nm sadakatinden kuşkulandığı için onu boğar. Kuşkularının yersiz olduğunu görünce de intihar eder. Sha­kespeare’in trajik kahramanı, bazı psikologlara, şiddete yö­nelen sanrılı kıskançlığı “Othello sendromu” olarak adlandırmalarında ilham kaynağı olmuştur.
Sayfa 197
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.