Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor; "Ağızların tadını kaçıran ölümü, çokça hatırlayın." (Hadis-i Şerif Tirmizi)
Geçim Darlığında
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, ev halkının masraflarını vermekte darlandığı ve bir zorlukla karşılaştığı zaman onlara namaz kılmalarını söyler ve şu ayet-i kerimeyi okurdu: "Aile efradına namazı (kılmalarını) emret. Kendin de ona sabırla devam et. Biz senden bir rızık istemiyoruz. Seni (ve aile efradını) biz rızıklandırıyoruz. Güzel akibet, takva sahiplerinindir. (Taha Sûresi, 132. Ayet)
Sayfa 123 - Kutup Yıldızı Yayınları, 14. Baskı, Şubat 2008Kitabı okuyor
Reklam
Namaz İslam'ın esası, imanın alameti ve Allah'a kulluğun sembolüdür. Bunun içindir ki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Her şeyin bir alameti vardır. İmanın alameti ise namazdır."
Sayfa 119 - Kutup Yıldızı Yayınları, 14. Baskı, Şubat 2008Kitabı okuyor
Peygamber efendimiz(s.â.v.) şöyle buyurmuştur: "Kul, elini açarak Allah'a dua edince Allah onun elinin boş çevirmekten utanır. İstediğini ya dünyada hemencecik verir ya da kıyamet gününe bırakır."
Sayfa 258 - EhilKitabı okuyor
Buyurmuştu ki Efendimiz (s.a.v.), “Ali, Allah'ın senin vesilenle bir kişiye hidayet nasip etmesi, senin için dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır.”
Sayfa 11
Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Her doğan, fıtrat üzere doğar; daha sonra ebeveyni onu Yahudi, Hristiyan, Mecusi ya da putperest yapar.”
Reklam
Namazda huşu
Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri buyurdular: Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Namaz, müminin mîracıdır.” buyurmuşlardır. Bu hadîs-i şerîfte, namazın hakîkî derecelerine işaret vardır. Şöyle ki; namaz kılan kişi, iftitah tekbirini aldığında, Hak Teâlâ’nın büyüklük ve azametini, daha namazın başındayken öyle ikrar etmeli ki, kulda bir huşû ve tevazu hâli hâsıl olmalı. Ta ki namazı, onu, yüksek manevî makamlara ulaştırsın. Bu sıfatın en üstün derecesi, Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizde mevcut idi. Rivayet olunduğuna göre namazda Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizin sadrından öyle bir ses gelirdi ki, evlerinin dışından bile işitilirdi. Nitekim, “Peygamber Efendimiz (s.a.v.) namaz kılarlarken, mübarek sadrından, Allah korkusundan ağlamaktan, kaynayan kazanın fokurdaması gibi ses gelirdi.” hadîs-i şerîfi buna işarettir.
Peygamber Efendimiz {s.a.v.} buyurdular: Fetvâ vermeye en cüretli olanınız, ateşe girmeye en cüretli olanınızdır.
Vahy’in Çeşitleri
Birincisi: Rüya-yı Sâdıka. Bu, Efendimiz'e (s.a.) gelen vahyin başlangıcı idi. (Rd. yasında ne görürse sabah aydınlığı gibi çıkar, aynen gerçekleşirdi.)58 İkincisi: Meleğin görünmeden onun kalbine ve ruhuna bazı şeyleri bırakması. Ni. tekim Efendimiz (s.a.) buyuruyorlar: "Ruhu'l-Kudüs (yani Cebrail) ruhuma üfledi ki hiçbir nefis
Mirac haktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) geceleyin götürülerek, uyanık halde bedeniyle semaya, sonra da Allah'ın dilediği yüceliklere yükseltildi, Allah O’na dilediği şeyleri ikram etti, vahyettiklerini de vahyetti. "Kalp gördüklerini yalanlamadı." Allah, ahirette ve dünyada Ona salat ve selam eylesin.
Sayfa 159 - Rihle Kitap
Reklam
Cebrail (a.s), Efendimiz (sas) 'e gelerek şöyle buyurmuştur: 'Ramazan ayına erişip de bu aydan hakkıyla istifade etmeyip bu büyük fırsatı kaçıran adamın Allah burnunu yere sürtsün!' 'Kimin yanında senin ismin zikredilir de sana salat-ü selâm getirmezse Allah o adamın burnunu yere sürtsün!' 'Anne ve babası, ikisi birden ya da biri yaşlanıp da bakıma muhtaç duruma gelmelerine rağmen onların hizmetini yapmayıp onların hoşnutluğunu kazanmayan adamım Allah burnunu yere sürtsün!' Efendimiz (sas) 'de Amin demiştir
Efendimiz (s.a.v) orada amelin Allah katında küçük ya da büyüğünün değil, samimi olanının kıymetli olduğunu söylüyor.
Resûlullah(s.a.v) Efendimiz'e bir yahudi tarafından sihir yapıldı. Yapılan sihrin etkisinde kalan ve şikayetçi olan Resûlullah(s.a.v) Efendimiz'e, Cebrail(a.s) gelerek, "Sana yahudilerden bir kimse sihir yapmıştır ve onu da filan yerdeki kuyunun içinde bir taşın altına saklamıştır." dedi. Resûlullah (s.a.v) o kuyuya adam göndererek o sihri çıkarttırdı. Yapılan düğümleri teker teker(Muavvizeteyn) Felak ve Nâs surelerini okuyarak çözdü. Böylelikle daha önce şikayetçi olduğu rahatsızlıklar ortadan kalkmış oldu." hadîs-i şerîfi sihrin ve büyünün var olduğuna dair delil olarak getirilir.
Küçük şirk
Bir gün Resulullah efendimiz sahabelerine ; " Sizin hakkınızda beni en çok korkutan şey, küçük şirke düşmenizdir." buyurdular. Bunu üzerine sahabeler " Ey Allah'ın Resulü küçük şirk nedir ? Dediler. Nebi (s.a.v) " Allah Teala kulların amellerine karşılıklarının verileceği gün onlara ' dünya da gösteriş olsun diye amel islediklerinzin yanlarına gidin ! bakın bakalım; onlardan (yaptıklarınıza karşılık) bir hayır bulabilecek misiniz? Buyurur..
Amr b. Dînâr (r.a) anlatır: "Bir adam Resûlullah'ın (s.a.v) yanında çok konuştu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v) ona, "Dilinin önünde kaç tane perde var?" diye sordu; adam, "İki dudağım ve dişlerim vardır" dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v), "Bunların içerisinde fazla sözlerini geri çevirecek hiçbir şey bulunmadı mı?" buyurdu.
Sayfa 45 - Semerkand YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.