(Simmias)
- Ancak, konuyla ilgili konuşulanları her açıdan incelememek ve sıkılarak araştırmayı olabildiğince her yöne doğru yaymadan tartışmayı terk etmek tembel insanlara mahsustur.
(Sokrates)
- Ama insanlar ölümden korktukları için kuğulara iftira atarak, üzüntülerinden öttüklerini, yaklaşan ölümleri için ağıt yaktıklarını söylerler.
Başak ısrarla tavsiye etti. Eflatun Koza, Birgül’ün ölümünden önce yazdığı son romanıymış. Polisiye bir atmosfer var, anlatımı da akıcı, genç okurlara da uygun. Gazetede muhabir olarak çalışmaya başlayan kadın anlatıcıya, kayıp kişilerle ilgili çıkacak yazı dizisinden bir dosya veriliyor. Dosya kaybolan iki kadını içeriyor. Anlatıcı kadınlara ne olduğunun izini sürerken kız kardeşinin odakta olduğu geçmişini de aktarıyor. Birgül’ün lezbiyenlik üzerine yazmasını, bireyin kendini keşfetme sürecinin sancılarına da değinmesini çok beğendim ve kadınlar arası rekabeti irdelemesini. Ayrıca kitabın sonu üzerine de birkaç övgü yazmak isterdim ama o kısım tat kaçıran spoiler. Uzun bir alıntıyla bitireyim.
“İlk kez karşınıza çıkan sapkın, sıradışı, size hiç uymadığını sandığınız bir ruh halinin çok yabancısı olması gereken dilini kolayca anlıyor ve onunla mesafenizi koruyamıyorsanız, durumunuz ne zeka ne empati yeteneği ne de algıların açıklığıyla izah edilebilir. Bu bir yaradılış özelliğidir ve dünyaya düştüğünüz ilk günden itibaren sizinledir. İçinizde kuytuluk bir yere gizlenmiş, ortaya çıkacağı günü bekliyordur sadece.”
sahiden güzel gözleri var. içinde bir tek renk yok gözlerinin; birçok renkler var. yeşil var, eflatun var, bir ara mavi var, kahverengi var, ela var, bu arada birçok güneş ışığı var. pırıltıdan ve renkten öyle nasibini almış gözler ki ela gözlüdür, diyorsunuz değil. lacivert, yeşil; ne münasebet! kahverengi; hayır efendim! birbirinden renkleriyle ayrılan bir sürü maden ve taşı bir havanda dövünüz. içinde bakır da olsun, altın da, demir de olsun, gümüş de, platin de; granit de olsun, zebercet de, zümrüt de, inci de olsun, kum da... bunların üstüne güneş ışığı da vurun, sonra birdenbire bir ay ışığı geçin: İşte inci hanım'ın gözleri.
...çünkü eğer biri Kutsal Kitap'ta saklı gizemlerin ne olabileceğini soruşturursa, Eflatun ve Aristo'nun ya da benzerlerinin düşüncelerinden başka bir şeye rastlamayacaktır.
"...utanmıyor musun
sadece daha fazla
para, şan ve şöhret
peşinde koşup
anlayış gücüyle, hakikatle ve
ruhun kusursuzlaştırılmasıyla
hiç ilgilenmemekten,
bunlara hiç kafa yormamaktan?"
Sevmek bir hata olabilir mi? Bir ilişkide aşk olmadan da mutlu olunamaz mı? Eser klasik Sokrates argümanıyla başlar. İlkin aşkın insanı mutsuzluğa sürüklediğini belirten Sokrates, tutkulu ilişkilerden kaçınmanın öneme vurgu yapar. Ona göre aşk üzerine kurulan ilişkilerde yeterli bir doyum sağlandıktan sonda kişiler bir boşluğa düşebilirler. Bu da onları hasta yapar. Bu konuyla alakalı Lysias’ın “aşık olanlar aşık olmayanlardan daha hastadır,” cümlesine vurgu yapan Sokrates, bir süre sonra aşkın tanrısal bir şey olduğunu vurgulayarak muhatabı olan Phaidros’u ve bizi ters köşe yapar. Bir Tanrı olan Eros’un kötülük yapması mümkün olabilir mi? Onun yaptığı şey yücelik barındıran bir güzelliktir, tıpkı aşk gibi. O halde aşkın iyi olduğu tartışılmamalıdır.
Sonuç olarak aşkı önce yeren sonra da öven bir eserden bahsediliriz. Zihinde kalın.
PhaidrosPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019864 okunma
Bizce iyi adam olmak kolay iş değildi; önce insanın doğuştan bir üstünlüğü olacak diyorduk, çocukken hep güzel şeylerle oynayacak, sonra kendini bütün güzel şeyleri öğrenmeye verecek. Demokraside hiçe sayılır bütün bunlar. Bir devlet adamının nasıl yetişmesi, ne bilgiler edinmesi gerektiği düşünülmez. Kendimize halkın dostu dedirtmek yeter; bütün şerefler kazanılır bununla.
Sayfa 286 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu