Çocukluğundan beri her fırsatta kitap okuyan biri. Kariyer, meslek, iş vb hiç önemli değil. Aslolan anlam dünyası, bunu sağlayanların en başında da okumak geliyor.
Bener Necati Güngör'ün bu, adı gibi yedi öyküden oluşan kitabını da okuyup bütün yapıtlarını bitirmiş oldum. Keşke daha fazla yazsaydı diye geçiyor içimden. Şiirsel bir dille, tatlı tatlı anlatıyor birçok öyküsü trajik bir şekilde ilerlese veya sonlansa da. Küçük insanların yaşadıkları sefil yaşamları ama birçoğunun güzel ruhlu olması öykülerin ana içeriğini oluşturuyor.
Dere boyunca söğütler, selvi ağaçlar sıralanıp gidiyordu öyle. Dere boyunca bir su serinliği, dere boyunca kuş cıvıltıları yine öyle kıvrıla büküle uzayıp gitmekteydi; dünyayı sıcaktan kavuran güneşe inat...
Yaşamın, hayatın, sevginin, canlılığın, var olmanın kendisiydi ana. Ana olmadan can da olmazdı, ömür de. Entarisine sinmiş olan ter ve ahır kokusu insana hayat veren bir esans gibiydi. Ne kadar tatlı kokardı.
Rıhtımda patlayan dev dalgalar denizin kötü olduğunu göstermez, kötü yönleri de olduğunu anlatır sadece. Sana kötüsün demiyorum. İşte bunu bir anlasan...