Siyaset, egemenler için genellikle estetik bir meseledir: Bir tür kendini keşfetme yöntemi, bir tür dünyayı algılama, kişiliğini inşa etme biçimidir. Bizler içinse ölmek ya da yaşamak anlamına gelir.
Fakat benim suçlamama dönecek olursak, şayet çağdaş insanın üretim gücü mağara adamına kıyasla bin kat daha fazla ise, o halde neden bugün Birleşik Devletler'de gereğince barınıp beslenemeyen on beş milyon insan yazşıyor? Neden günümüzde Birleşik Devletler'de üç milyon çocuk işçi var? Bu gerçek bir iddiadır. Kapitalist sınıf kötü bir idare sergilemiştir. Çağdaş insanın üretim gücünün mağara adamından bin kat daha fazla olmasına rağmen, mağara adamından daha sefil koşullarda yaşıyor olması gerçeğini dikkate alarak, kapitalist sınıfın kötü bir idare sergilediğinden başka bir sonuca varmak olası değildir; toplumu iyi yönetemediniz, bencilse ve canice bir yönetim gösterdiniz sevgili egemenler.
Çünkü uygarlığın getirdiği her şey özgür insanların hakkı olsa gerek. Bu adamları, egemenler, toplum adına, suçlu saymışlar, ayırmışlar onları, toplum dışı bir yerlere tıkmışlar. Ellerinden de uygarlık buluntusu ne varsa almışlar, asıl böylece cezalandırmışlar onları; insan olmaktan çıkarmışlar. Artık toplumdan da, insanlıktan da soyutlanmış böyle bir yaratığa 'insan' demek için kendini zorlamanın ne anlamı var. Buradaki bütün bu ilk insan'lara, güneşsizlere, değişik, yeni bir ad takmak, belki de 'Nuriler' demek daha doğru olmaz mı?
Köylünün ya huyunu ya oyunu beğenmeyen yönetim, yeni yeşermeye başlayan yaşama isteğini besleyeceği yerde, aracı, ilacı olmayan bu köylere sivri minareler dikmiş. Dine önem veriyor. Egemenler böyle istiyor. Din ile avutup sömürüsünü rahat sürdürecek.
Siyaset, egemenler için genellikle estetik bir meseledir : Bir tür kendini keşfetme yöntemi, bir tür dünyayı algılama, kişiliğini inşa etme biçimidir. Bizler içinse ölmek ya da yaşamak anlamına gelir.
“Siyaset, egemenler için genellikle estetik bir meseledir: Bir tür kendini keşfetme yöntemi, bir tür dünyayı algılama, kişiliğini inşa etme biçimidir. Bizler içinse ölmek ya da yaşamak anlamına gelir.”
(s.48)
Bu kitabı daha doğrusu yazar
Édouard Louis ‘i queer edebiyat eserlerini tanıtan bir yazıda görmüştüm. Yazarın otobiyografik özellikler
Siyaset, egemenler için genellikle estetik bir meseledir: Bir tür kendini keşfetme yöntemi, bir tür dünyayı algılama, kişiliğini inşa etme biçimidir. Bizler içinse ölmek ya da yaşamak anlamına gelir.
Sayfa 48 - Can yayınları, 1. Baskı, Fransızca aslından çeviren: Ayberk ErkKitabı okudu
"Siyaset, egemenler için genellikle estetik bir meseledir. Bir tür kendini keşfetme yöntemi, bir tür dünyayı algılama, kişiliğini inşa etme biçimidir. Bizler içinse ölmek ya da yaşamak anlamına gelir."
Eser, futbol kültürü konusunda bir nevi bir kült haline dönmüş bir araştırma, gazetecilik ve deneme türlerini harmanlayan kurgu dışı bir çalışma. Eseri 9 aylık bir zaman diliminde 22 ülkeyi gezerek gittiği yerlerde hem futbolla hem de futbolun etkilediği ve etkilendiği başta politika gibi çeşitli alanlardaki çeşitli kişilerle yaptığı görüşmeler
Totaliter rejimler içten içe yıkılır, zira egemenler onları iktidara getiren vaatleri tutamazlar ya da dıştan gelen güçlerin saldırısına uğrarlar veya ikisi birden olur. Yüzde yüz garantili bir formül yoktur, zira tarihte kaçınılmaz denebilecek olaylara pek az rastlanır.
Türk üniversitelerinde yabancı dil konusunda yaşanan başka bir vehamet de, yazılan makalelerin İngilizce olmasının istenmesi. Türkiye'deki problemler üzerine kafa yoran ve çözüm arayan biri, makalesini niçin İngilizce veya herhangi bir yabancı dilde yazsın ki. Ama İngilizce yazarsan ödüllendiriliyorsun Türkiye'de, devlet/YÖK tarafından,
İnsanlarda yaratılan “neyin olacağını bilmemek ve kestirememek duygusu” insanları fiziksel yöntemlerden çok daha etkin olarak kontrol altına almaktadır.