Eğer cesaret edemediğini düşünürsen edemezsin. Kazanmak ister, ama kazanamayacağını düşünürsen, Kazanamayacağın neredeyse kesindir. Eğer kaybedeceğini düşünürsen kaybedersin, Çünkü biz gördük ki, Başarı insanın iradesiyle başlar, Her şey kafanın içindedir. Eğer dışlandığını düşünürsen dışlanırsın, Yükseleceğini düşünmelisin, Bir ödül kazanmadan önce, Kendinden emin olmalısın. Hayattaki kavgaları her zaman Güçlü ya da daha hızlı olan kazanmaz, Ama er ya da geç kazanan insan, KAZANABİLECEĞİNİ DÜŞÜNENDİR!
Ne kadar çok tekrar uyanmamayı dileyerek ve umut ederek yatağıma yatıyorum. Sabah olduğu zaman gözlerimi açtığımda güneşi bir kere daha görüyorum ve perişan durumda oluyorum. Eğer keyifsizsem bunun sebebi olarak havayı, bir tanıdığımı ya da kişisel bir hayal kırıklığını gösterebilirim ama o zaman bu dayanılmaz bela yükü tam olarak benim üzerimde duramazdı.
Sayfa 130 - RENKitabı okuyor
Reklam
Demem o ki dostlar, vazgeçebilmek lazım. Eğer bir yol sizi mutlu etmiyorsa onda körü körüne sebat etmek yerine, nefsimizi kendimize rehber kılmak yerine, bırakabilmek lazım.
Nefes alıp vermek bile bizler için sıradanlaşmış değil mi? Bilemiyoruz ki, eğer Allah nefesi bile yaratmazsa bizler alamayacak kadar aciziz. Nasıl bir duygudur acaba dakikalarda nefessiz kalmak? Nefes bile senin değilken, sonsuz sevme kabiliyetini haram aşklara kullanarak kime külhanbeylik ettiğini bir düşün istersen.
Bacaklarımın arasından bir damlanın sızmaya başladığını hissettim. Popomun diğer yanağına yeniden vurduğunda zevkle bağırdım. Avuçlarını bastırıp, okşayarak popomdaki acıyı aldı. Eğer bir kez daha vurursa, orada gelebilirdim. Ama yapmadı. Ellerini geri çektiğinde vücudumun onun sıcaklığı olmadan, şaplakları olmadan ve ne yapacağını bilmeden ürperdiğini hissettim.
İki Günlük Devrim
Bir süre boş boş bakan gözlerle aldırmadan halıya damlayan meyve suyu paketini izledi. Az ötede duran ucuz boş votka şişesi gözüne ilişti. Umut kendi kendine mırıldanarak: “Dün gece ne kadar çok içmişiz öyle; neredeyse dün geceye dair hiçbir şey hatırlamıyo-rum. Bu son olsun, bundan sonra alkolü bu kadar çok abartma-yacağım.” Bir anda aklına bir soru düştü: “Üç beş saat, belki de daha fazlası bilmiyorum. Sonuçta insan ömrünün yaşayacağı az bir sürede, alkolün keyif verici sınırını aşıp, bilinçsizce her nerede olursa olsun fark etmez, bir yerlerde dolaşmak korkunç bir şey. Peki, çoğu insan hayatları boyunca nasıl bilinçsizce yaşıyorlar bu sarhoşluğun içinde? Hayatlarının hangi dönemlerinde kaç şişe votka içtiler ki hâlâ ayılamıyorlar. Zihnimde bu soruyu bir yerlere oturtamıyorum. Evet evet, bu son olsun. Artık alkol sını-rını aşmak yok. Eğer bu sınırı bir daha aşarsam trafik polisleri-nin alkollü sürücülere ceza kesmesi gibi ben de kendi zihnime bir ceza keseceğim. Peki, kendi zihnimi nasıl cezalandırabilirim ki bunula ilgili hiçbir fikrim yok…” “Dur biraz! Bilinçsizlik bilinçsizlik… Evet, bir yerlerde bi-linçsizce dolaşmaktan daha büyük bir ceza olabilir mi ki?” “Hayır hayır, bir anlığına bile olsa, yaşamları boyunca bi-linçsizce oradan buraya sürüklenen insanlar gibi asla olmayaca-ğım!” dedi kendi kendine…
Sayfa 32 - Bilinçaltındaki kâbusKitabı okudu
Reklam
Eğer bir kimse bir şeyden korkuyorsa, ondan kaçar, eğer bir kimse herhangi bir şeyden umutvar ise onu ister durur.
"Eğer sizin "sevginizin" bir karşıtı varsa, o zaman o sevgi değil, egonun daha tam ve daha derin bir benlik duygusu için duyduğu güçlü ihtiyaçtır ve diğer insan bu ihtiyacı geçici bir süre için karşılar."
Sayfa 167Kitabı okudu
Evlendiğimizde sanırız ki bir eş, bir arkadaş oluyoruz, hâlbuki erkekler bize o gözle bakmıyorlar. Onların evlendiklerinde karılarına verdikleri önem, satın alacakları bir beygir ya da bir arabaya verdikleri önemden azdır. Evet, hakları var a... Çünkü bir beygir alacaklar, eğer iyi çıkmazsa yine satmak zorunda kalacaklar, fakat aldıkları fiyata belki satamazlar. İşte, bir zarar korkusu var. Ama kadınları iyi çıkmazsa(!), doğalarına uygun gelmezse (!), hiç zarar etmeksizin onları bırakıp başkalarını, daha İyilerini alırlar. Bizi, hayvan yerine bile koymazlar. Ne yapalım, karar onların elinde. Nasıl isterlerse öyle yaparlar!.."
"Şu taş gibi sert dünyada böylesine güçsüz olman beni çok üzüyor. Eğer bir gün gezegenin geri dönmek istersen sana yardım edebilirim."
Reklam
Eğer ruh o kadar az bir şeyse, yalnızlık duygumuz nereden gelmektedir? Hangi mekânı işgal etmektedir? Ve nasıl bir hamlede, yitip giden muazzam gerçekliğin yerini almaktadır?
Metis YayınlarıKitabı okuyor
Kaybettiniz!
Savsaklama anında yapılması gereken ilk şey, yerinizden kıpırdamadan öylece durmaktır. Eğer size kendinizi iyi hissettirecek bir şeyler yapmak üzere dikkatinizin yönünü değiştirirseniz, geçmiş olsun, kaybettiniz!
Tuhaftır, eğer bir şeyden korkuyorsanız ve zamanı yavaşlatmak için her şeyi vermeye hazırsanız, zaman hızlanmak gibi tatsız bir alışkanlık edinir.
Arkadaşlara tavsiye veriyorm dur
" Hanımlar , ben ikinize birden bir tavsiyede bulunacağım . Eğer bu adam kendisini eğitip iyi bir hale getirmek için çalışmazsa , günün birinde tam bir hayatı kaymış pislik seviyesine düşebilir . " .
Sayfa 115 - MartıKitabı okuyor
Eğer okuduğumuz kitap bizi kafamızın ortasına inen bir yumruk gibi sarsmıyorsa, niye boşuna okuya­lım ki?.. Bizi yıkıma uğratan ve derin bir kedere boğan kitaplar okumalıyız; öyle ki bir kitap, kendimiz­den daha çok sevdiğimiz birinin ölümüne tanık olmuş kadar, ormana sürgün edilip herkesten uzaklaşmış ka­dar, bir intihar kadar etkilemeli bizi. Bir kitap, içimiz­deki donmuş denizin ortasına inen bir balta olmalıdır.
Sayfa 67 - Aylak Adam Yayınları.
Resim