Masonluk, Nostradamus, Kanlı Kontes...
(Kara Büyücü, İblis’in Peygamber'i Crowley'in ilhamları)_ _Abrahadabra; Ra-Horus’un Peygamberi. _Ölüm, köpekler içindir. _Düşkünleri ve mutsuzları ezin. Bu aptal insanların dertlerine azıcık bile endişelenme sakın. _Bir dilenci sefaletini asla gizleyemez. _Lütuf yok. Suçluluk yok. Tek kanun: İstediğini Yap. _Hayvan gibi olma,
_Vatanınız, anneniz gibidir. Her kim vatanınızı aşağılıyorsa, hem size, hem annenize hem de atalarınıza düşmandır ve o her kim olursa olsun çekinmeden suratına bir yumruk indirin ve o kansızlarla mücadele edin. _Oyun başlasın! _Tek millet, tek devlet, tek lider, büyük Almanya. _Gelecek ya bizim olacak ya da ortada gelecek diye bir şey
Reklam
DR. RIZA NUR Hekim, siyasetçi, yönetici, siyasi müzakereci, araştırmacı, dergi yayıncısı olarak Osmanlı Devleti'nin son dönemi ile Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında unutulmaz hizmetleri olan, milletimizin yetiştirdiği değerli bir isimdir. AİLESİ, DOĞUMU, TAHSİL HAYATI Dr. Rıza Nur'un baba tarafı yaklaşık 1750
3 MAYIS'I ÜÇ İSİMDEN DİNLEMEK Hakan Paksoy, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz ve Sadi Somuncuoğlu Hakan Paksoy (HP): Millî Düşünce Youtube kanalı izleyicilerini selamlıyorum. Bugün önemli bir konuyu, Türk siyaset ve fikir hayatında ve devlet hayatında önemli olmakla birlikte çok da fazla üzerinde durulmayan bir olayı
Bu ülkede artık kimsenin yüzü kızarmıyor
“Günay Hanım, ne demiş şair? ‘Güleriz ağlanacak halimize’, demiş!” “Ağlanacak halimizin de farkında değiliz ki! Doğal kabul ediliyor. Batı toplumlarının ne denli kuralcı olduğunun kimse farkında değil! Bilir misiniz ki, İngiltere’de, belediye bir tarafa, mahalle halkından izin almadan evinize neredeyse bir çivi bile çakamazsınız! Hani, diyelim
Disiplin çok sarsıldı. Mektebin içinde ve dışında, onu baltalayan bunca âmiller varken, elbette sarsılacaktı. Mektebin şahsiyeti, yukarıdan beri saydığımız âmillerle yıpratılırken,ceza sisteminin hakikaten yok denecek hale getirilmesi, en büyük gafletti. Suçluyu değilse bile suç hâdisesini ceza ile karşılamayan bir içtimaî organ felce uğramış sayılır. Vicdan tepki kabiliyetini kaybetmiş demektir. Yalnız, ceza anlayışına dikkat edelim: Her şeyden önce bilinmelidir ki, ceza, her zaman şiddet veya kırbaç değildir; tehlikeyi karşılayan bir müdafaa âletidir. Cemiyet için bir paratoner, fert için sıhhat verici bir ilâçtır. Bazen bir vicdansıza, vicdanla ve âlicenaplıkla karşı gelmek, en büyük cezadır. Sözleriyle saldıran bir şaşkın adama karşı, sadece susmak ceza olur. Ceza anlayışını kaldıran sistem, hakkın tahammül etmeyeceği bir duygusuzluk doğuruyor. Vicdan bundan şikâyetçidir.Herhalde suçun ele alınması, mahkeme huzuruna çekilmesi ve suçlu affedilse bile, suçun mahkûm edilmesi lâzımdır. Cezanın mâhiyeti, ruhî bünyeye göre takdir edilir. Burada hürriyetine kavuşması lâzım gelen, suçlu değil, adalettir. Adalet serbestçe mesul edemezse, hem mektebin vicdanî emniyetini kaybeder, hem de mektep, mesul olmasını bilmeyen vicdanları yetiştirir. Mektepte varlığı kuvvetle hissedilen huzursuzluğun başlıca sebeplerinden birisi budur. Disiplinsiz ne bir millet, ne bir ordu, ne bir aile, hattâ ne de bir ticarethane idare edilir. Bugün talebe mektep kapısından girerken üzerinde içtimaî tazyik denen kurtarıcı baskıyı duymuyor...
Sayfa 103 - Dergâh yayınları
Reklam
Rıfat Ilgaz'ın hastaneye yatışı ile ilgili, Başdan gazetesinin, 28.1.1949 gün ve 25. sayısında şu haber verilmiştir: "... hastaneden çıkan Ilgaz, on gün kadar savcılıkta ifadeler ve muhakemelerle meşgul olmuş ve tekrar hastalığı arttığından yatağa düşmüştür. Rıfat'ı para ile yatıracak bir hastane dahi bulunamamış, nihayet Vali Vekili Haluk