Öncelikle arkadaşlar bu incelemeyi bir pedagog bir öğretmen veya bir eğitimci edasıyla yazmadığımı belirtmek isterim. Kaleme alırken bir sosyolog ve 20 yıl bu eğitim sisteminin içinde olan bir fert olarak kaleme aldım. Elimden geldiğince bilimselliğe girmemeye sadece kendi alanımın noktalarına değinmeye çalışacağım. Önce kitap hakkında sonrada
.
Öncelikle Ketebe yayınlarını tebrik ederim. Kitabı orjinal dili Boşnakçadan dilimize çevirerek mükemmel bir iş çıkarmışlar. Biliyorsunuz kitabın daha önce ingilizceden çevirilmiş bir baskısı vardı. Çevirinin çevirisi olduğu için dili çok kötüydü. Bu kitap ise harika olmuş, tekrardan tebrik ederim.
Izzetbegoviç bana göre 20. yy.'ın en büyük
Yazar ,yıllarca öğretmenlik yapıp, yılın öğretmeni seçildikten sonra ,gözlemlediği eğitim sistemini anlatıyor
Eğitimin işlevi , nüfusu yönetilebilir kılmak, itaatkâr,konulmuş kurallara sorgulamadan uyacak kişiler yetiştirmektir. Meşhur şarkıda dediği gibi, duvar için bir tuğla daha...
Zorunlu eğitim tuzağından kurtulmayı başarabilmiş insanlara ilişkin örneklerle, okulsuz başarının mümkün olabileceğini ortaya koyuyor. Gatto buna, “açık kaynak öğrenme” adını veriyor.
Mevcut eğitim sistemini bilen insanın, yazarın fikirlerine katılmaması mümkün değil.
Okudukça ,okul sıralarında yaşananları anımsıyor insan.
Tek tipleştirme, aşağılama ,küçük düşürme,hatta dayak ile hizaya getirme...
En ufak bir sorgulama ve aykırı fikirde, düşük not ile tehdit edilmek, yaratıcılık gerektiren resim dersinde bile mavi gökyüzünü pembe boyayamamak, lisanslı sporcu olduğun halde,beden dersinde futbol oynayamadığın için her seferinde
düşük not almak...
İnsan içinde azarlanmamak,küçük düşmemek için görünmez olmaya ,yada öğretmene yaranmaya çalışmak....
Kitaptaki tespitlerin, gerçek hayatta fazlası var ,eksiği yok ne yazık ki...
Ivan ILLICH, Okulsuz Toplum adlı kitabında okulu devlet kurumu olmaktan çıkarmak gerektiğini düşündüğünü açıklıyor. İnsanların öğrendiklerinin pek çoğunu okulda değil, okul dışı yaşantısında öğrendiğini belirtiyor. Üstelik okulların birçok olumsuz durumu da yeniden ürettiğinin altını çiziyor.
Kitabın ilk bölümünde okullaştırma maliyetinin
Bu incelemede, gazeteci-yazar Cüneyt Arcayürek’in (6 Mart 1928-23 Haziran 2015) “Açıklıyor” serisinin, 1946 ile 1960 arasındaki dönemi anlattığı üç kitabını konu alacağım. Öncelikle, anı formatında bir seri olduğu için akademik bir üslup beklememeniz gerekiyor. Bununla birlikte yazar, salt kronolojik aktarım ve dönemin fotoğrafını çekme amacını
Aydının gerçek işlevi yöneticilik, örgütleyicilik ve eğitimciliktir. Sorun genişleyecek, "yönetici işlevini" karakteristikleri, eğitimin genel ilkesi ve her insan kişiliğini oluşturan özellikler ile örtüşecektir.
WOOL yani World Order Operation Fifty ( Yeni Dünya Operasyonu Elli)
''Diri diri gömüldüler, Ama ölmediler''
Sadece serinin son kitabı olan Toz hakkında değil serinin geneli hakkında birşeyler yazmaya çalışacağım.
Seri 1000kitap kullanıcıları arasında pek de rağbet gören bir seri değil ne yazık ki. Okuma sayısı epey
Benim için İnsan, pek çok mekanizmadan oluşmuş bir makine. Bu mekanizmaların ahlaki ve zihinsel olanları, içerideki Efendinin dürtülerine göre otomatik olarak hareket ediyorlar. Bu efendiyse, mizaçtan ve pek çok dış etkenle eğitimin birikiminden inşa edilmiş. Makinenin tek işlevi, arzuları iyi ya da kötü olsa da Efendinin ruhsal tatminini sağlamak. Mutlak iradesiyle itaat edilmesi gereken, her zaman da itaat edilen bir makine.
G.A: Belki de "Ben" nefistir, olamaz mı?
Y.A: Belki de öyledir. Nefis nedir?
G.A: Bilmiyorum
Y.A: Hiç kimse bilmiyor.
Benim için insan, pek çok mekanizmadan oluşmuş bir makine. Bu mekanizmaların ahlaki ve zihinsel olanları, içerideki Efendinin dürtülerine göre otomatik olarak hareket ediyorlar. Bu efendiyse, mizaçtan ve pek çok dış etkenle eğitimin birikiminden inşa edilmiş. Makinenin tek işlevi, arzuları iyi ya da kötü olsa da Efendinin ruhsal tatminini sağlamak. Mutlak iradesiyle itaat edilmesi gereken, her zaman da itaat edilen bir makine.
Eğitimin asıl işlevi, sizden bir katip, yargıç, başkan çıkarmak değildir; bu çürümüş toplumun tüm yapısını anlamanıza yardım etmek ve özgürlüğe erişmenizi mümkün kılmaktır ki çemberi kırıp farklı bir toplum, yeni bir dünya yaratabilesiniz..
Çoğunlukla gayet gösterişli olan diploma törenleri, tıpkı Ortaçağ'daki genç soyluların şövalyeliğe kabul törenlerine benzer. Aslen çok açık, fazlasıyla apaçık olan eğitimin teknik işlevi, bir teknik yetkinliğin aktarımı ve teknik olarak en yetkin olanların seçilmesi yönündeki işlev, bir toplumsal işlevi gizler: Bu, toplumsal yetkinliği statüleri gereği ellerinde tutanlara, yani burada kullanılan terimle nisei'lere (ikinci kuşağa) yönetme hakkının verilmesidir. Burada, Japonya'da da tıpkı Fransa'da olduğu gibi, sanayiyi yönlendiren yöneticilerin, büyük doktorların, üst düzey bürokratların, hatta siyasi yöneticilerin oluşturduğu okula bağlı kalıtsal bir arîstokrasi vardır ve bu okula bağlı soyluların önemli bir bölümü, soyluluk unvanlarını akademik ünvanlara dönüştürmüş olan eski gerçek [ kan bağına dayalı] soyluların mirasçılarıdır.