Daha ilk iki bölümden anlamıştım bana göre olmadığını, hoşuma gitmeyeceğini. Fakat bir kitaba başladım mı bitirmek zorundaymışım gibi hissettiğimden bırakmadım. Eh, inadımın sonucu olarak da iki haftalık bir zaman kaybı oldu benim için.
Kitaba bağlanmakta zorlanmamın en önemli sebebi kitabın dili oldu. Çeviriden mi kaynaklanıyor bilemiyorum fakat kitabın anlatımında, karakterler arası diyaloglarda sürekli bir yapaylık, cümlelerde sürekli bir devriklik vardı. İngilizce dilinde en iyi 100 kitaptan biri seçildiğini duyduğumda şaşırdım. Belki orijinal dilinde okusam daha çok hoşuma gidebilirdi.
İnceleme buradan itibaren birkaç ufak spoiler içerebilir.
Kitabı bitirdiğimde kafamda bir sürü soru işareti kaldı. Fakat en büyükleri şunlar ki: Bu insanların (klonların?) kaç organı var? Bir insan nasıl olur da iki-üç organını bağışladıktan sonra hayatına devam edebilir? Bu organlar nerelere, kimlere gidiyor? Bunlar açıklandı da ben mi kaçırdım?
Kitabın başlarında ne olduğunu anlayamadığınız bir sürü şeyden bahsediyor ve merakınızı uyandırıyor. Fakat bu merak edilen şeyler, birden aslında çok da önemli şeyler değilmiş gibi açığa çıkarıldığında okurda "E bu muydu yani?" gibi bir tepki yaratıyor. Sonlarına doğru bir plot twist girişiminde bulunulmuş, fakat o kadar da etkileyici olmamış. Her şey tahmin edildiğinden çok daha basitmiş aslında.
Kitabın sevenlerinin çok olduğunu biliyorum; kimseyi gücendirmek, yazara da işini öğretmek istemem. Konu gayet ilgi çekici, fakat daha güzel şekilde icra edilebilirmiş diye düşünüyorum.