“Konuya Allah’ın hakimiyeti çerçevesinde bakarlar.
Emir, irade ve rıza aynı değildir.
Allah’ın iradesi iyi ve kötüyü (şerri ve hayrı) kapsar.
Allah’ın kötüyü ve şerri irade etmesi ondan razı olduğu anlamına gelmez.
Allah’ın emri ve rızası sadece iyi ve hayradır.
Allah’ın iradesinin sadece hayra doğru olduğunu söylemek. Allah’ın iradesi dışında bir takım şeylerin meydana geldiğini kabuldür ki; Allah’ın şanına yakışmaz.
Bir fiil üzerinde hem Allah’ın hem kulun iradesi vardır.”
Ehli Sünnet ise Allah’ın ezelde her şeyi bildiği, dilediği ve yarattığı, kulun kendi iradesiyle seçeceği fiili önceden bilip takdir ettiğini ancak kul, fiili irade ettiğinden, sorumlu olacağı fikrini benimsemiştir.
EHL-İ SÜNNETİN İTİKADÎ ALANDAKİ MUTEDİL YAKLAŞIMI
Dün paylaştığım yazıda ehl-i sünnetin tarih boyunca mutedil bir yaklaşımı benimseyen, bünyesinde farklı grupları barındıran bir şemsiye kavram olduğundan söz etmiştim. Bu söylemin kuru bir slogan olmadığını ortaya koyma sadedinde bu yazıda ehl-i sünnetin mutedil yaklaşımının itikat (usulüddin)