O sırada bir öğrenci, "Öğretmenim bizim bir keçimiz vardı, hastalandı, babam onu kesti, annem etiyle yemek yaptı, o yemeğin birazcık kısmını babam size getirecek bu akşam" dedi.
şair gerçekten olağandışı bir anlatıma sahip. olağan yaşam akışı ile oluşan olayları şair derin ve otantik duygu ve düşünce dünyası ile masal gibi şiirler bütününe dönüştürmüş. tüm kitabı göz önünde bulundurur isem dizelerin kaotik çıkışlar ile bezenmiş bulvarında hangi yöne dönüp hangi yolda nereye ulaşacağımız tıpkı istanbul trafiğinde olduğuna benzer şekilde belli değil,çünkü istanbulda yollarda tabelalar yetersiz kalır yön bulmaya . kitabın adı da işaret çocukları bildiğiniz gibi, şairin çocukluğu ile şiirlerinde işaret tabelaları bulmak mümkündü. şiirleri birbirine efsane tadında bağlı bence ve tek bir anatema var hissettiğim insan olmaya duyduğu derin sevgi. sağolasın Cahit Zarifoğlu iyi ki şairsin iyi ki yazdın. halet-i ruhiye tahlilleri yapmayı sevenlere bilmeceler çözmek gibi şiirleri. tavsiye ederim :)
Mirza konuyu değiştirmek için, "Çocuklar şimdi de tanışalım bakalım; sırayla herkes ayağa kalkıp adını, soyadını söylesin" dedi. (Aslında o sırada çocukların çoğu ayaktaydı.)
Bazıları parmak kaldırıp adını söylese de hemen hiç kimse dinlemiyordu. Mirza bir ara, "Çocuklar susun, arkadaşlarınızı dinleyin" dedi; kıvırcık saçlı bir oğlan parmak kaldırdı, "Öğretmenim, ben onun adını zaten biliyorum ki" diye karşılık verdi.
Ara ara olmadık bir düşünce geliyordu Mirza'nın aklına. "Ben bu düşünceye nasıl ulaştım" diye düşündüğünde ise yola çıktığı noktayı bir türlü hatırlayamıyordu. Örneğin öğrencilik yıllarında canını sıkmış bir olay geldi o gece aklına. Otobüste bir kadın, "Yaslanma bana öyle terbiyesiz" diye bağırmıştı. Oysa Mirza, bilerek ya da bilmeyerek yaslanmamıştı kadına. Bu olayı hatırladı o gece. Bir şey, başka bir şeyleri çağrıştırmış, sonunda zihni bu anıya ulaşmıştı. Nasıl olup da bu düşünceye ulaştığını düşündü, bilemedi.