“Sonra şu ellere bak, ellere. Yalnız bu elleri karşına al, otur, kafayı çek, sigarayı tüttür, yüz sene seyret. Ressam olsaydım yalnız Narin’in ellerini yapardım. Fakat biraz çizerim de... Nah... Şu sigara paketinin arkasına çizeyim de gör. Parmaklar şöyledir, ipincecik, uzun, kemikleri lastik gibi yumuşak ve kıvrak... Senin anlayacağın öpüp başa konacak eldir. Ah, yazık ki burada rengini göremiyorsun. Yani asıl kıymetini anlayamazsın. Sana nasıl anlatayım? Beyaz değil, esmer değil, fildişi rengi, mat değil, krem rengi değil, biraz manolya çiçeğinin rengine çalar, o da değil...”
Sayfa 84 - Ötüken Yayınları, 2019.Kitabı okudu
Gubbe 54
Bir cemiyette ahlâk ve âdetlerin ne suretle değiştiğini kelimele- rin istihalesinde görmeli. “Üstat” kelimesinin son senelerde aldığı mâna, bu bakımdan, küçük bir tetkike değer! Eskiden “üstat”, herkesçe tasdik edilmiş ehliyetlere verilen büyük bir payenin ismiydi. Üstat, dâhiden bir derece aşağıda idi: Üstat Ekrem edebî mertebede Dâhi-i Âzam’ın arkasından gelirdi. Üstat, ehliyetin son olgunluk merhalesini ifade ettiğinden yaş, baş ve sakal merhumlarını da içine alırdı. İhtiyarın saygı gördüğü, sakalın çenede çirkin görünmediği devirlerde, “üstat” kelimesinin de utanılacak bir mânası olamazdı. Son senelerde, maddî hayat zevkinin istilâ edici bir şekil alma- siyle, üstat kelimesinin de yavaş yavaş itibardan düştüğü görülür: Ak saçlı Anatole France, bu kelime ile kendisine hitap edilmesine hiç tahammül edemezdi. Anatole France’ın kâtipliğini uzun seneler yapmış olan bir yazarın geçenlerde yayınladığı Hâtırat kitabında, “üstat” hitabı karşısında, yaşlı ve büyük san’atkârın zarif hiddetini nakleden satırları okumağa değer. Bizde bu kelime, şimdi, yarı yarıya küçümseme ve alayı içine alan bir garip şaka lâfzıdır. Üstat, okuyup yazmakla vaktini boşuna geçirmiş bir aptal ve bir bunağın sıfatı şeklinde mânidar bir tebessümle söylenir. Bu kelimenin macerası, birçok sosyal kıymetlerin etrafımızda nasıl değiştiğini gösterir.
-Üstad-
Reklam
Mücemma Bin Yakup anlatıyor:
"Bir defasında Hişam eşraftan birisine küfretti.Adam da onu ikaz ederek : - Sen yeryüzünde Allah'ın halifesisin, küfretmeye utanmıyor musun? Dedi.Halife bu söz üzerine çok utandı.şöyle dedi : - Sen de bana küfret.Böylece kısas yapmış olalım. Adam : - O vakit ben de senin gibi alçalmış olurum. Dedi.Halife : - Öyleyse onun karşılığında benden mal al. Dedi.Adam : - Ben öyle de yapamam. Diye cevap verdi.Halife : - Öyle ise alacağın malları Allah rızası için bana bağışla. Deyince adam da: -Allah rızası için sana bağışladım. Dedi.Hişam bunun üzerine utancından başını önüne eğdi. Şöyle diyordu : - Allah'a yemin olsun ki bundan sonra, bu tür bir şeyi tekrar etmeyeceğim.
Peki, nefsimi ne kadar besledim ruhumu ne kadar? Elimin kurduğunu görüyorum, krem sürüyorum ama ruhumun kuruduğunu görmezden geliyorum. Halbuki o da alarm veriyor. Ruhumu da beslemem gerekmez mi? Onu da dua ile besleyeyim.
İkinci Abdülhamit zamanında İstanbul da Çıplak Mustafa ile Madam Opala isminde iki meşhur deli vardı. Mustafa Fatih taraflarında, Madam Opala da Beyoğlu'nda otururdu. Erkek, lakabı üstünde, yaz ve kış ana doğması çırılçıplak dolaşırdı. Madam Opala ya gelince, sandığı sepeti üstünde idi kat kat fistanlar giyer, başına üst üste çarmıha koyardı. Ve iki deli ne zaman karşılaşsalar saç saça baş başa kavga ederler ve bu kavgada pek tabiî, Madam Opala zararlı çıkardı. Abdülhamid, her iki delinin köprülerden geçmesini yasak etmiş, ayrıca, evde hapsetmesi şartıyla Çıplak Mustafa'nın ablasına maaş bağlatmıştı.
Sayfa 104 - Doğan KitapKitabı okudu
Okul okuyanlarınız bilir. Bugün bilimlerde mesela ilimlerde bir sürü kanunlar var. Bugün bakıyorsunuz bir kanun peşinden gidiliyor. Üç sene sonra, beş sene sonra insanların bulduğu yeni bir kanunla eski kanunun pabucunu dama atıyorlar. Artık onun bir değeri kalmıyor. İslamiyet öyle değil. Ha bu su yaratıldığı andan bugüne kadar hiç bundan vazgeçilmedi değil mi? Hah şu okunan satırlar veya işte göz nuru döktüğümüz ha bu ilimler, Kur'an'ımız, Resûl-ü Ekrem'in hadisleri aynen şu su gibi gidiyor. Değişiklik söz konusu değil!
Reklam
462 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.