Kabuklarımızın altında Kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız. Ve ne kadar güçlü korunuyoruz, kalkanlarımızın ardında. Hissedilmeden, el değmeden, sevgimizi göstermeden. İstiridyeler, deniz minareleri, midyeler. Kirpiler ve kaplumbağalar gibi. Sahi koruyor mu bu çatlamamış sert kabuk? Kimse incitemiyor mu, duygularımızı, inançlarımızı, benliğimizi? Yoksa zarar mı veriyor bu ürkeklik, bu kabuk bize.? Hissettiklerimizi gölgeliyor, yansıtmıyor gerçek kimliğimizi, Duyularımızı bastırıyor, elele tutuşmamızı engelliyor mu? Eğer bir yıldız gibi ışıl ışılsam ve bir yıldız kadar parlak. Ne çıkar ateş böceği sansalar beni.?
"Zeki insan kurnaz değildir, kesinlikle zekidir ama onun zekâsı masumiyetini el değmeden korur. Onu sıradan şeyler için satmaz. Kurnaz insan ruhunu küçük şeyler için satmaya hazırdır." - Osho
Reklam
Biz, Mağara Adamları....
''(...)Bir dönemi kabul etmek veya reddetmek salt kapristir: Tarihi yekpare olarak kabul etmek veya reddetmek gerekir.İlerleme fikri bizi zamanın dorukları üzerinde kendini beğenmişlere çevirir; ama o doruklar hiç yoktur: İninde ürküntüyle titreyen mağara adamı, gökdelenlerde de hala titremektedir. Mutsuzluk sermayemiz çağlar boyunca el değmeden kalır; bununla birlikte atalarımız karşısında bir avantajımız vardır: Yıkımımızı daha iyi düzenlemiş olduğumuz için bu sermayeyi daha iyi bir yatırımda kullanmış olma avantajı(...)''
Sayfa 183 - MetisKitabı okudu
Dünyanın en büyük yazarlarının bulunduğu bir ülkede okuyamayan milyonlarca insan var. Yüz milyonun altmışı okuma yazma bilmiyor. Okul sayısı çok az. Okulun bulunduğu yerde ise iyi öğretmenler yok. Bir şeyler öğretseler bile, papağan gibi ezberletiyorlar. İnsanlara düşünmeyi öğretmiyorlar. Hayatın anlamını çözmeyi öğretmiyorlar. Halk ruhunun gücünü hissettiremiyorlar. Ve milyonlarca insan, tıpkı milyonlarca dönüm verimli toprağın el değmeden ıssız bırakılması gibi, kendi haline bırakılıyor.
Hayatın anlamını çözmeyi öğretmiyorlar. Ve milyonlarca insan, tıpkı milyonlarca dönüm verimli toprağın el değmeden ıssız bırakılması gibi, kendi haline bırakılıyor.
Bir şeyler öğretseler bile, papağan gibi ezberletiyorlar. İnsanlara düşünmeyi öğretmiyorlar. Hayatın anlamını çözmeyi öğretmiyorlar. Halk ruhunun gücünü hissettiremiyorlar. Ve milyonlarca insan, tıpkı milyonlarca dönüm verimli toprağın el değmeden ıssuz bırakılması gibi, kendi haline bırakılıyor.
Reklam
735 öğeden 571 ile 580 arasındakiler gösteriliyor.