AMERİKA VE DÜNYA: BUGÜN, DÜN VE YARIN
Sözünü ettiğim bugün 1945'lerde başladı ve 1990'da sona erdi. Bu dönemde ABD dünya sistemimizin hegemonik gücüydü, tam olarak bu dönemde, bundan sonra değil. Bu hegemonyanın kökeni refahımızdı; bu hegemonyanın sonucu refahımızdı; bu hegemonyanın alameti refahımızdı. Bu tekil ve nadir ayrıcalığı hak edecek ne yaptık? Ululuğa mı ulaştık? Yoksa ululuk bize zorla mı verildi? Bugün, 1945'te başladı. Dünya uzun ve berbat bir dünya savaşından henüz çıkmıştı. Savaş alanı batıdaki adadan (Büyük Britanya) doğudaki adalara (Japonya, Filipinler ve Pasifik adaları) kadar ve Avrasya'nın kuzey bölgelerinden Kuzey Afrika'ya, Güneydoğu Asya'ya ve güneyde Malinezya'ya uzanan tüm Avrasya kara parçasıydı. Bu koskoca bölgede büyük bir insan hayatı kaybı ve dünya üretiminin büyük kısmını oluşturan fiziksel stokta büyük bir tahribat gerçekleşti. Kimi alanlar diğerlerinden daha fazla tahrip olmuştu, fakat bu dev bölgenin hemen hemen hiçbir kesimi bundan tamamen kurtulamadı. Aslında araç-gereçleri ve ulusal altyapısı el değmeden kalmış tek büyük sanayi bölgesi Kuzey Amerika'ydı. ABD'deki fabrikalar sadece bombalanmamış olmakla kalmamış, savaş planlaması ve seferberliği sayesinde yeni verimlilik düzeylerine de ulaşmıştı.
Metis YayınlarıKitabı okudu
Rabindranath Tagore-Hayata Dair
Düşünüyorum da, sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek... Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi, naif yönlerimizin keşfedilmesi, cesaretsizliğimizin anlaşılması, korkularımızın paylaşılması sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti. Kabuklarımızın altında kendimizi saklamakta ne kadar da ustayız... ...Ve ne kadar güçlü korunuyoruz,
Reklam
... damıtılıp çiçeğinden güzel kokular çıkarılan gül, El değmeden kuruyup giden, Yalnız başına büyüyüp yaşayan ve ölen dikenli gülden Çok daha mutluluk içindedir.
Toplumun genel uygulamasına baktığımızda ise, Kur’an evimizin en güzel köşesinde ya da en yüksek yerinde duran bir süs, çoğunlukla korumalı bir kap içinde el değmeden muhafaza edilen bir sembol, bazen kitap halinde bazen de kimi ayetleri çerçeve içinde tablo haline getirilerek duvara asılan bir eşya, bazen çok küçük boyutta arabamızın aynasına ya da çocuğumuzun boynuna astığımız bir koruma, nadide bir nüshası müzayedede satılabilen antika bir eser, gizemli, tılsımlı, yanı başımızda durmasına rağmen kendimizden uzak tuttuğumuz bir kitap haline gelmiştir.
Telekinetik, nesneleri zihin gücüyle yerlerinden kımıldatma ya da biçimlerini değiştirebilme olarak tanımlanır. Bu fenomenin en çok görüldüğü durumlar, gerilimin son derece yüklü olduğu ruhsal zorlanma ve kriz anlarıdır; örneğin, bir enkaz ya da araba altında kalmış bir yaralının üstünden molozların ya da arabanın el değmeden kaldırılması gibi.
Şu anda yüz milyonlarca kör kalmış insan düşünün. Neredeyse hiç gelişmemiş, birçok doğal yeteneğe sahip insanlar. Dünyanın en büyük yazarlarının bulunduğu bir ülkede okuyamayan milyonlarca insan var. Yüz milyonun altmışı okuma yazma bilmiyor. Okul sayısı çok az. Okulun bulunduğu yerde ise iyi öğretmenler yok. Bir şeyler öğretseler bile papağan gibi ezberletiyorlar. İnsanlara düşünmeyi öğretmiyorlar. Hayatın anlamını çözmeyi öğretmiyorlar. Halk ruhunun gücünü hissettiremiyorlar. Ve milyonlarca insan tıpkı milyonlarca dönüm verimli toprağın el değmeden ıssız bırakılması gibi kendi haline bırakılıyor.
901 öğeden 591 ile 600 arasındakiler gösteriliyor.