Uzunca bir yazı olacak. Vakit ayırırsanız sevinirim.
***
"Ey iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına İslam'a ve Müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır." (Muhammed, 47/7)
***
“Türkiye Radyoları Eskişehir muhabirinin bildirdiğine göre, tıp tarihinde ender görülen
Kitap şu tanımla başlar: “ Ah... ünl. 1- Sesin tonuna göre pişmanlık, öfke, özlem, beğenme gibi duygular anlatır.” TDK Türkçe Sözlük
Sadece iki harfe ne çok duygu sığarmış meğer.
Şu ikicik harf aslında kitapta yer alan şiirlerin bir özeti. Şairin pişmanlıkları var, bu besbelli. Ama ne tür pişmanlıklar olduğu pek belli değil. Tek belli olan
Sitede beni yakından tanıyanlar az çok bilir, tarihi yaşanmışlıklardan dolayı Arap halkına karşı genelde olumsuz gözle bakmışımdır. O yüzden baştan belirteyim incelemedeki yorumlarım objektif yönde olmayacaktır, ama bu durum kitap hakkında doğru bilgi vermeme engel değildir.
Kitabın yazarı Arap bir gazetecidir. Yazar, genel anlamda objektif
Liliyar ile birlikte düşünüp başlattığımız #46060836 etkinliği vesilesiyle okuma sürecimiz boyunca bu muhteşem değişik ve özel kitaptan bir dolu alıntı paylaştık. Bu alıntıların altına yapılan yorumlarda hem kitabı okuyan bizler hem de kitabı okumayıp da yorum yazan arkadaşlarla bir dolu
Ben babam İbrahim’in duasıyım. Annem Hacer’in rüyasıyım.* (Hz. Muhammed s.a.v.)
İbrahim tevhit rehberi, İbrahim tedebbür. İçindeki putu devirmeden başkasının putlarını deviremezsin.
Hacer tevekkül, Hacer teşekkür. Kâbe mi ona komşudur, o mu Kâbe’ye? Kalbini Kâbe edenler bilir.
İsmail teslimiyet, İsmail terbiye. Bazen bir bıçak öğretir sadakati, ne kadar keskinse o kadar güzel.
*Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk!* diye yankılanıyordu aşkın kıblegâhı Kâbe… Cenabı Allah, köle diye küçümsenen bir kadının kendisine olan aşkı ve imanına, çilesine, sadakatine bir hediye takdim ediyordu: Hacerü’l Esved.
Hz. İbrahim önce içindeki kendi putunu devirdi. Sonra babası Azer’in el emeği göz nuru yaptığı bütün putları un ufak etti.
Her peygamberin bir kalp okulu vardır, bir de ruh miracı.
Kimine ağaç, kimine mağara, kimine kuyu vahiy okulu olmuştur.
Hz. İbrahim’in okulu da miracı da atıldığı ateş uçurumudur.
Abbâs b. Rebia (r.a.) der ki: Ömer b. el-Hattab'ı Hacerül-esved'i öperken gördüm; öperken şöyle diyordu; "senin hiçbir fayda veya zarar vermeyen bir taş olduğunu biliyorum; Rasûlullah'ın seni öptüğünü görmemiş olsaydım seni öpmezdim."
14.Gece (14 Nîsân Perşembe’yi 15 Nîsân Cuma’ya bağlayan gece)
Kadr Gecesine ulaşıp Haceru’l-Esved ile Makâm-ı İbrâhîm arasında namaz kılmış gibi olur ve melekler onun terâvîh kılmış olduğuna dâir şâhit olarak (mahşere) gelir.
(Kitabu'l-meva iz fi fününi'l-mecális, Zühretü'r-riyad, Ismail Hakkı, Mecalisü'l-va'z ve't-tezkir, sh:88-90, Osman el-Hobevi, Dürratü'l-vä`zin, sh:16,17; Muhammed Hayri, Mecális-i Hayriyye ve mefatih-i ilmiyye, sh:15-99)
"Peki mekke'ye şimdi neden gitmiyorsunuz?" Diye sordu delikanlı.
" Beni hayatta tutan mekke'dir. Hepsi birbirine benzeyen günlere,raflara dizilmiş şu vazolara, iğrenç bir aşevinde öğle akşam yemek yemeye katlanacak gücü veriyor bana. Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak .
Sen, koyunları ve piramitleri hayal ediyorsun,. Sen benim gibi değilsin, çünkü sen düşlerini gerçekleştirmek istiyorsun. Oysa benim istediğim, Mekke'yi düşlemek sadece. Çölü geçişimi, kutsal taş Hacerul Esved'in bulunduğu meydana varışımı, ona el sürmeden önce Kabe'nin çevresini 7 kez tavaf edişimi binlerce defa hayal ettim. Yanımda kimlerin olacağını, önümde kimin olacağını, konuşacağımız şeyleri, birlikte edeceğimiz duaları bile hayal ettim . Ama büyük bir hayal kırıklığına uğramaktan korkuyorum ; bu yüzden hayal kurmakla yetinmeye çalışıyorum. "
Selamın Aleyküm arkadaşlar benim başkanlığımda #okuyantosbiklerİstanbulgrubu ile beraber #SinanYağmur #ibrahimilehacer kitabını okuduk
#kitapyorumum
Kitapta anlatılanları daha önceden yüzeysel olarak bir çok yerde dinledim ama kitabı okuyunca anladım ki baya bi eksik bilgim varmış okurken İnsan huzur doluyor gerçekten de İbrahim
Mekke Allah'ın evi değildir.
Allah kişi değildir ki evi olsun.
O ev Hz. İbrahim'in Hacer ile ondan doğan İsmail için yaptığı evdir.
Hiçbir kutsallığı yoktur.
Peki, Hacer kimdir?
Kuran'da ismi geçen Mısırlı kadındır.
Çocuğu olmayan Sare tarafından İbrahim'e sunulduğunda henüz genç yaştaydı, İsmail'i doğurdu. Arapların
El öpmek, alından öpmek, gözden öpmek...
Kutsalları öpmek: Mushaf’ı öpmek, bayrağı öpmek, yer’i (Hacer’ül-Esved) öpmek...
El etek öpmek...
Öpüşmek...
Alın, kaderin yazı alanı; secdenin son durağıdır. Alına konan buse şefkattir, sahiplenmedir, esirgemedir, gurur duymadır. Göz, en dürüst organdır. Kalbin aynasıdır. Sevenin sevdiğini öptüğü yerdir. Mushaf, kelam-ı ilâhîdir. Onu öpmek, hürmettir; emir ve buyrukları baş üstü etmenin ahdidir. El, dokunmanın aracıdır. Dua adabının temel davranışıdır. El öpmek, saygının ve itaatin mührüdür. Öpüşmek, oral erotizmdir. Şehvettir. Freud’a göre, cinsel edime yumuşak bir göndermedir. Erotojenik hazdır.
"Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum. Çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak. Sen koyunlarını ve Piramitler'i hayal ediyorsun. Sen benim gibi değilsin, çünkü sen düşlerini gerçekleştirmek istiyorsun. Oysa benim istediğim Mekke'yi düşlemek sadece. Çölü geçişimi, kutsal taş Hacerü’l-Esved'in bulunduğu meydana varışımı, ona el sürmeden önce çevresinde yedi kez dönüşümü binlerce defa hayal ettim. Yanımda kimlerin olacağını, önümde kimin olacağını, konuşacağımız şeyleri, birlikte edeceğimiz duaları bile hayal ettim. Ama büyük bir hayal kırıklığına uğramaktan korkuyorum, bu yüzden hayal kurmakla yetinmeye çalışıyorum.”
Hacer-ül esved, Allah'ın sağ elidir. Allah sûretine göre yaratmış olduğu insan için de bir sağ el yarattı. Bu nedenle tavafın Allah'ın eliyle insanın sağ eli arasında olmasını emretmiştir. Böylece insan, iki güç ile desteklenir ve bu durumda şeytan insana gelebilecek bir yol bulamaz. Çünkü şeytanın sağa karşı yolu yoktur. O, kulun kalbine vesvese verir ve o sol tarafa meyillidir. Bu durumda tavafta Hakk'ın sağ eli tavaf edeni muhafaza eder. O kendi varlığında da bir sağ ele sahiptir. Öyleyse insan sürekli korunur. Bu dengeden ayrıldığında ise -ki o Irak tarafından Yemen tarafına dönmektir- Allah'a ait olan evin inayeti insanı korur.
Şöyle sorulabilir: 'Allah İblis'in bize sağ taraftan geleceğini bildirmiştir. Buna şöyle karşılık veririz. Burada şeytanın kastettiği sağ, sağ organ değildir, çünkü şeytan organlara vesvese vermez. Ayette geçen sol da sol organlar ya da ön, insanın önü ya da ardı değildir. Şeytanın vesvese verdiği yer, kalptir. Bazen şeytan, sağ veya sol veya arka ya da ön ile ilgili fiillere ve davranışlara zarar veren vesveseleri kalbe aktarır. Biz burada derken, bu özel yönü kastediyoruz.
Şöyle sorulabilir: 'Müşrik de sağ ele sahiptir. Şöyle deriz: Ne gerçekleşiyorsa toplamla gerçekleşiyor, toplam ise ancak mümin adına gerçekleşiyor. İşte 'sağcılardan ise 252 ayetinin anlamı budur. Burada 'sağ', organ değil, biatleşmenin kendisinde gerçekleştiği ele işaret eder.