Cidalleşme
Benim rektörle olan sıkıntımı bilen Mevlud, belki bana faydası olur ümidiyle:" Sultanım; insanın Dünya hayatında eşiyle, dostuyla, milletiyle ve âmirleriyle bir sürü sıkıntısı oluyor. Bu durumda insan nasıl davranmalı?" diye bir soru sordu. Efendi Hazretleri gene bir müddet sükût etti. Önüne bakıp murâkabeye daldı. Yavaş yavaş başını kaldırıp o nafiz cemâlli nazarı gene benim yüzüme dikti: " Emri bil ma'rûf ve nehyi anil münker'e yani Cenab-ı Hakk'ın emrettiklerini emretmek ve yasak ettiklerini de yasaklamak düstûruna (ilkesine) uymak insanı diğer insanların indinde de Allah'ın indinde de kerim(yüce) kılar. Ancak, Cenâb-ı Peygamber'in Sünneti'ne uymayı fazilet addeden biri asla cidâlleşmede aşırı gitmez. Peygamber Efendimiz ümmetinin helâkinin aşırı cidâlleşme yüzünden olacağını, ve cidâlden vaz geçene de Cenâb-ı Hakk'ın Cennet'te bir köşk vaad ettiğini bildirmiştir. İnsanın mâruz kaldığı çilelerde sabr etmesi ve işin sonunu beklemesi hayırlıdır; çünkü Hazret-i Peygamber El hayru fî mâ vak'a yani 'vuku bulanda hayr vardır' buyurmuştur; kezâ bir başka hadîsinde de "Bir işin sonunu sabırla bekleyen ibâdettedir" demektedir. İnsanın bu nafile ibâdet imkânını hebâ etmesi hiç de isâbetli bir davranış olmaz" dedi. Dersimi almıştım.
İnsanın mâruz kaldığı çilelerde sabr etmesi ve işin sonunu beklemesi hayırlıdır; çünkü Hazret-i Peygamber El hayru fî mâ vak'a yâni 'vuku bulanda hayr vardır' buyurmuştur.