Parmaklığın önünde durdu, ayakta, ateş etmeye koyuldu. Bu, dev bir öç almaydı artık; her patlama bir eski, uzak utancın intikamıydı. Parasına el süremediğim Lola’ya ateş! Yüzüstü bıraktığım Marcelle’e ateş! Bir el ateş, öpmek istemediğim, öpemediğim Odette’e! Bu yazamadığım, yazmaya cesaret edemediğim bütün kitaplar için; bu, kendime yasak ettiğim, gidemediğim tüm yolculuklar için, bu nefret etmek arzusuyla kıvrandığım, ama anlamaya çabaladığım bütün insanlar için, hepsi, herkes için! Ateş ediyordu ve yasalar havada uçuyordu, insanları sevdiğin gibi seveceksin, geber orospu çocuğu! Asla öldürmeyeceksin, geber bok soyu bok! İnsanoğluna, Erdeme, Dünyaya ateş: Özgürlük korkutmaktır; belediye alev alev yanıyordu, beyni alev alev yanıyordu: Kurşunlar vızıldıyordu, hava kadar özgür, dünya havaya uçacak, benimle birlikte. Ateş etti, saate baktı: On dört dakika otuz saniye, dünyadan, otuz saniyelik bir kısacık süreden öte bir isteği yoktu artık, otuz saniye, şu kiliseye doğru koşan güzel, mağrur subaya ateş etmesine yetecek otuz saniye; güzel, mağrur subaya ateş etti, yeryüzündeki bütün güzelliklere, sokağa, çiçeklere, bahçelere, sevdiği, sevmiş olduğu her şeye. Güzellik, hayasız bir sıçramayla uçtu. Ateş etti: Tertemizdi şimdi, tertemizdi, Tanrı kadar güçlüydü, özgürdü. On beş dakika.
El sıkıştık ve bir an sol elini sağ omzuma hafifçe dokundurdu. Dönüp onu öpmek istedim. Uzun süredir kimse bana şefkate yakın bir hisle dokunmamıştı.
Sayfa 123Kitabı okudu
Reklam
Zübeyde Hanım'ın Öptüğü El... Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla tamamlanmasından hemen sonraki haftalar... Atatürk, başyaveri Cevat Abbas Gürer'i, annesini ve kardeşini Ankara'ya getirmekle görevlendirir. Ankara'ya gelen Zübeyde Hanım, hasta olmasına rağmen giyinir kuşanır; oğlunu karşılarken, iyi görünmeye çalışır. Atatürk, yıllardır, yüzünü çok az görebildiği annesine sarılır, defalarca elini öper. Biraz sonra, Zübeyde Hanım, "Kemal, oğlum," der, "senden bir ricam var, bana elini verir misin?" Atatürk, elini hemen annesine uzatır. Zübeyde Hanım, kendisine uzatılan eli kapar ve hızla önce dudaklarına, sonra alnına götürür. Çok şaşıran Atatürk, elini çekmeye çalışırken, "Anne... Anne... Ne yapıyorsun anne?" der şaşkınlıkla. Zübeyde Hanım, gülümseyerek bakar oğluna. "Ben senin annenim," der, "elimi öpmen vazifen ve terbiyen gereği. Öte yandan, ben aynı zamanda bu milletin bir ferdiyim. Bu milletin bir ferdi olarak, bu vatanı kurtardığın için senin elini öpmek de benim vazifemdi. Şimdi çok bahtiyarım."
Anlatan: Cevat Abbas Gürer . Der: Kemal Arıburnu, Atatürk, Ankara, 196, s. 67Kitabı okuyor
Arkadaş Zekai Özger
Beyaz Ölüm Kuşları Sonra bir gün anneler de ölür Böcekler ve kertenkeleler ölür Boşalır suyu havuzun kum seddi yıkılınca Sivrisinekler ve kağıttan kayıklar ölür Sonra o gün çocuklar da ölür Biz hepimiz önce küçük bir çocuktuk
Şükrü Erbaş
... Akarken gözlerimden üç beş damla yaş Sorarım kendime üç günlük dünyada bu ne telaş Anladım ki yaşamak bir çeşit iç savaş Durulurmuş insan büyüdükçe yavaş yavaş o.ö
Bayram
İlk kim dedi "bayramlarda el öpmeyin, el öpmek geriliktir, tokalaşın" diye? Ve ilk kim inandı? İlk kim "aman hastalık bulaşıyor, dikkat çok sarılmayın bayramlarda" dedi ve ilk kim buna itibar etti? İlk kim "bayramlar tatildir, güneye inelim" dedi, ilk hangi araba yolunu memleketten sahile çevirdi? İlk hangi evde
Sayfa 100
Reklam
654 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.