And Dağları'nın vahşi topraklarında insanların dünyasından elini eteğini çekmiş bir vadi uzanır. Ancak korkunç boğazlar ve buz kaplı bir geçit aşıldıktan sonra ulaşılabilen Körler Ülkesi'dir burası. Vadiyi on yeddi gün boyunca karanlığa gömecek bir yanardağ patlamasının ardından, vakti, zamanında İspanyol zulmünden kaçarak vadiye sığınmış ve körlük belasıyla cebelleşen insanların dünyayla bağlantısı kopmuştur. Körlüğe derman bulmak için köyden ayrılmış ve koca dünyada mahsur kalmış bir adamım anlattıklarıyla bir efsane olarak varlığını sürdürür Körler Ülkesi. Ta ki Nunez adında genç bir dağcı elini bir kazayla vadide hapsoluncaya kadar...
•••
And Dağlarının ötesinde kimsenin bilmediği, ulaşması hiç de kolay olmayan bir ülkedir Körler Ülkesi... Kör olduğunu artık unutan halk, Nunez isimli bir gencin ülkeye gelişiyle "şüphe" duygusuyla derinden sarsılacaktır. Yüzyıllardır nesilden nesile aktarılan görmek duygusu artık bir efsaneden öte bir şey olmayan ülkede, halk elbette yabancıyı kendine benzetmek isteyecektir. Kendinden olmayandan korkma ve kendine benzetme çabası, ön yargılar bu hikayede de tüm gerçekliğiyle yüzümüze vurur.
Ne aşk ne de başka şeyler Nunez'i yolundan çevirmez bir kere gören bir daha yolundan dönemez.
"Körlük-Görmek" metaforunun çok başarılı işlendiği bu kitabında, bilim-kurgunun öncü yazarı H.G.Wells'in hayal gücüne hayran kalmamak mümkün değil.
Ayrıca kitabın resimlendirilmesini Elena Ferrandiz üstlenmiş ve bana göre sözcüklerle sıkıca bağdaşan siyah-beyaz çok sanatsal bir iş olmuş.
Kitabı zaten çizimleri için almıştım ama kurgusu aşırı basit geldi. İnsanların iç güzelliğinin önemli olduğunu eninde sonunda iç güzelliğin herkesin farkına varacağını anlatıyor. Biraz daha uzun cümleler olsaydı, çok daha etkileyici olurdu diye düşünüyorum. Ama çizimler çok güzel. Zaten Elena Ferrandiz çizimlerini takip ediyorum bu aralar.
Malena'nın AynasıElena Ferrandiz · Yapı Kredi Yayınları · 201730 okunma